| Dinle... Bu gece, başlangıçta kötü oynamamın bir sebebi vardı. | Open Subtitles | اسمعي هناك سبب وراء لعبي السيء في اول المباراة الليله. |
| Çok adam kaybettik ama bir sebebi vardı. | Open Subtitles | لقد فقدنا الكثير من الرجال و كان هناك سبب |
| bir sebebi vardı,fakat yaşam onunla bir şey yapmadı. | Open Subtitles | كان هناك سبب .. لكن التعليم في المدرسة لم يكن ذو علاقة بذلك السبب |
| Kovboyların batıda kazanmasının bir sebebi vardı. | Open Subtitles | كانت الغلبة لرعاة البقر في الغرب لسبب وجيه. |
| Bir defasında bana söylediğin gibi yetkiyi bana vermesinin bir sebebi vardı. | Open Subtitles | و كأنّكَ أنتَ من أخبرتَني ذاتَ مرّة أنّها حمّلتني المسئوليّة لسببٍ ما |
| Sana inanmasının iyi bir sebebi vardı. | Open Subtitles | {\fnArabic Typesetting}.وثقت بك لسببٍ وجيه |
| Ama bir sebebi vardı. Ben artık evlendiği adam değildim. | Open Subtitles | و لكن كان لديها سبب لم أكن الرجل الذى تزوجته بالضبط |
| Beni seçmenin bir sebebi vardı. | Open Subtitles | إخترتني لسببًا ما |
| Ama birlikteyseniz şunu bil ki tüm bunların bir sebebi vardı. | Open Subtitles | لكن إن كنت حبيبته، فاعلمي أن ثمّة سببًا لما جرى. |
| Belki de paraya çok ihtiyaçları olduğu halde, milyon dolarlık bir mülkü satmamalarının bir sebebi vardı. | Open Subtitles | ربما كان هناك سبب في عدم بيع ممتلكات بقيمة مليون دولار حتى لو كنت في حاجة ماسة للمال |
| Her ne kadar uzun zaman geçmiş olsa bile, şunu bilmelisin ki o gün gitmeni istememin bir sebebi vardı. | Open Subtitles | برغم مرور الوقت يجب أن تعرف أنه هناك سبب جعلني أسمح لك بالذهاب في ذلك اليوم |
| Yaptığım her şeyin haklı bir sebebi vardı. | Open Subtitles | ربما كان هناك سبب وجيه لأفعل ذلك. هل تودّ أن تخبرني؟ |
| Yaptığım her şeyin haklı bir sebebi vardı. | Open Subtitles | ربما كان هناك سبب وجيه لأفعل ذلك. هل تودّ أن تخبرني؟ |
| Giyim firmamı Milan'da kurmamın bir sebebi vardı. | Open Subtitles | هناك سبب انني انشأت شركة الملابس في ميلان |
| Ama velayetin tamamını almamın geçerli bir sebebi vardı. | Open Subtitles | ولكن هناك سبب لحصولي على الحضانة الكاملة في المقام الأوّل. |
| Öğrenmeye çalışmamanın bir sebebi vardı muhakkak. | Open Subtitles | هناك سبب جعلك لاتحاول ابدا البحث في الامر |
| Hadi. Uzaylının orayı, parmaklıkları korumasının bir sebebi vardı. | Open Subtitles | ذلك الفضائيّ كان يحرس مدخل الصرف لسبب وجيه. |
| Leonard Oosthuizen bu öğlen itiraf etmedi ve çok geçerli bir sebebi vardı. | Open Subtitles | "ليونارد أوستهازن" لم يعترف هذا المساء وهو لم يعترف لسبب وجيه |
| Hayır, bunu bizi incitmek için yapmadı, ama bir sebebi vardı. | Open Subtitles | لا ، هي لم تقم بذالك لتؤذينا لكنها فعلت ذالك لسببٍ ما |
| Kim iyi. Onu almalarının bir sebebi vardı ve bu onu incitmek değildi. | Open Subtitles | كيم) بخير, خطفوها لسببٍ ما. |
| Kaçmasının bir sebebi vardı. | Open Subtitles | إنّه آبق أفّاق لسببٍ وجيه. |
| Onu o binaya kadar takip etmenin bir sebebi vardı Chris. Bir şeylerin peşinde olduğunu düşünüyordun belli ki. | Open Subtitles | لكنك اتّعبته لذاك المبنى لسببٍ وجيه يا (كريس)، إنك حتمًا تظنه يدبّر أمرًا. |
| Belki iyi bir sebebi vardı. | Open Subtitles | لربما كان لديها سبب جيد |
| Ama öyleyseniz, bilmelisin tüm bunların bir sebebi vardı. | Open Subtitles | ،لكن إن كنت حبيبته .فاعلمي أن ثمّة سببًا لما جرى |