|                Yabancı bir yer değil; gözlerimizin önünde, bugünkü hareketlerimizle şekillenen bir yer.                 | TED |                 ولكنه ليس مكاناً بعيداً، بل إنه يتفتح أمام أعيننا باستمرار الآن متغيراً باستمرار بحسب ما نفعله اليوم.                 | 
|                Savaştan uzak kalmak için fena bir yer değil.                | Open Subtitles |                 انه ليس مكان سيء للبقاء فيه لحين انتهاء الحرب اليس كذلك ،يا آنسة                | 
|                Oradaki haç işaretli yer aslında kutsal bir yer değil.                | Open Subtitles |                 عندهم السيد المسيح على الصليب ولكن هذا ليس المكان المقدس.                | 
|                Hıristiyanlar için bir mezarlık sadece hatıralar için bir yer değil.                | Open Subtitles |                 بالنسبة للمسيحيين المقبرة ليست مكان للذكريات و حسب إنَّه مكان للأمل                | 
|                Bunu yapmayı geç, nasıl hayalini kurabildiğimi düşünüyorsunuz. Çünkü Hindistan küçük bir yer değil, kocaman bir ülke.                 | TED |                 كيف أفكر في حدوث ذلك، لأن الهند ليست مكاناً صغيراً، إنها بلد ضخم.                 | 
|                Aslında burası o kadar da kötü bir yer değil.                | Open Subtitles |                 أتعلمين ؟ أظن أن هذا المكان ليس سيئاً لهذه الدرجة                | 
|                Evlilik yemininiz için şehir belediyesi uygun bir yer değil.                | Open Subtitles |                 قاعة المدينة ليست المكان المناسب لاتخاذ عهود الزواج بك.                | 
|                Ağır ol! Burası kanun kaçaklarının toplanacağı bir yer değil, Brad.                | Open Subtitles |                 توقف, هذا ليس مكاناً .لتجنيد الخارجين عن القانون, براد                | 
|                Yani, bu hiç iyi değil. Burası güvenli bir yer değil. Hiç hoşuma gitmedi.                | Open Subtitles |                 أقصد أن هذا ليس جيداً إنه ليس مكاناً أمناً وأنا لا احب هذا                | 
|                Ama orası saklanılacak kötü bir yer değil, değil mi?                | Open Subtitles |                 لكنه ليس مكاناً سيئاً للإختباء أليس كذلك؟                | 
|                Vidalar hep düşer. Dünya mükemmel bir yer değil.                | Open Subtitles |                 البراغي تسقط دائما العالم ليس مكان مثالي                | 
|                Mikey, burası tuvalete gidilecek türden bir yer değil.                | Open Subtitles |                 ميكي, هذا ليس مكان جيد إذا أردت الذهاب إلى الحمام فيه                | 
|                Burası insanların inanışlarına müdahale eden bir yer değil.                | Open Subtitles |                 هذا المكان ليس مكان لندخل فيها معتقداتهم                | 
|                Yani kimsenin laptop getireceğini düşüneceğin türde bir yer değil.                | Open Subtitles |                 أعني، ليس المكان الذي يتوقع أن يجلب أحدهم حاسوب إليه.                | 
|                Şehir parkı tuvaleti düğün elbisesi için pek uygun bir yer değil.                | Open Subtitles |                 الحمام في حديقة المدينة ليس المكان الأكثر ملاءمة للبس فستان الزفاف, لكن                | 
|                Burası şirketin geleceği. Sakızlarınızı atıp oyun oynayacağınız bir yer değil.                | Open Subtitles |                 بل مستقبل شركتنا و ليست مكان للبان، حسناً؟                | 
|                Şey, sen haklıydın, lise doğruluk için doğru bir yer değil.                | Open Subtitles |                 حسناً، لقد كنتِ محقه الثانوية ليست مكاناً للحقيقه                | 
|                Çünkü burası iş sahibi olmayan insanların geldiği bir yer değil.                | Open Subtitles |                 لأن هذا المكان ليس فقط لأجل الناس الذين لا يملكون عمل،                | 
|                Gölgeler içinde saklanmak isteyen biri için ideal bir yer değil.                | Open Subtitles |                 انها ليست المكان المثالي لشخص ما يتطلع للاختباء في الظلال                | 
|                Çekildiği yer de öyle sıradışı bir yer değil, şu Porto Rico'daki meşhur biyolüminesans körfezlerden biri değil burası. Aslında San Diego limanında çekilmiş.                 | TED |                 وهذا ليس بمكان غريب مثل واحد من الخلجان ذوات الضوء المتلأليء في بورتيريكو، في الواقع صورت هذه في ميناء سان دييجو.                 | 
|                Öğretmenlik için uygun bir yer değil.                | Open Subtitles |                 ليس هناك مكان لمعلمة مدرسة                | 
|                Burası bunu konuşmak için uygun bir yer değil!                | Open Subtitles |                 هذا ليس هو المكان المناسب لهذه المحادثة.                | 
|                Ölüme hayran biri sayılmam ama... Burası tuhaf bir şekilde depresif bir yer değil.                | Open Subtitles |                 أنا لست معجب بالموت لكن هذا المكان غير كئيب                | 
|                Dolayısıyla güzel bir yer değil. Orada olmanız pek keyifli olmazdı.                | Open Subtitles |                 لذا فإنه ليس مكانا لطيفا لن تستمتع به إذا كنت هناك                | 
|                Çünkü dünya adil bir yer değil ve kimi zaman bununla başa çıkmanın tek yolu şaka yapmak.                | Open Subtitles |                 لأن العالم مكان غير عادل وأحياناً الطريقه الوحيده للتعامل معه هي عن طريق الضحك                | 
|                Çok uzak bir yer değil. Hem hep onu ziyaret etmemi istiyor.                | Open Subtitles |                 و هي ليست ببعيدة, و هي دائما تقول أنه يجدر بي أن أذهب و أزورها                | 
|                Teknik olarak senin bildiğin bir yer değil.                | Open Subtitles |                 تقنياً، أنا من مكان لم تسمعي به قطّ.                |