| Yani gerçekten önümüzde müthiş bir zorluk var. | TED | انه تحدٍ كبير فعلاً ذلك الذي سنواجهه في المستقبل |
| Başka bir zorluk daha var ve sağlık sektöründeki herkesin konuşmakta rahat etmediği bir konu. | TED | هناك تحدٍ آخر لا يرتاح كل من يعمل في مهنة الطب للحديث عنه. |
| Ancak başladığımızda büyük bir zorluk vardı. | TED | ولكن عندما بدأنا هذا، كان هناك تحدٍ كبير. |
| Kişiselleştirmeyi mümkün kılmak tüketiciyle muhatap olan firmaların karşılaştığı bir zorluk. | TED | إن إتاحة التفرد على نطاق واسع هو تحدي تواجهه معظم الشركات التي تتعامل مع العملاء مباشرةً. |
| Eh, üstünde çalışıyoruz, ama burada bir zorluk var. | TED | حسنًا، نحن نعمل على ذلك، ولكن هناك تحدي |
| Bu bizim için gerçekten de çok büyük bir zorluk, | TED | انها فعلاً تمثل تحدٍ كبير بالنسبة لنا |
| TED konuşmalarımı hep dehşet veren bir sözle bitirmişimdir: ''Önümüzde bir zorluk var. | TED | اعتدتُ أن أنهي خطاب TED بجملة مروعة "لدينا تحدٍ كبير، |
| Öyle bir yerde üstünlük sağlamak da diğer bir zorluk, | Open Subtitles | الموقع تحدٍ يتعين علينا تخطيه, |
| Yeni bir zorluk yeni bir cevapla buluşmuştur. | Open Subtitles | تحدٍ جديد قوبل بجواب جديد، |
| İşbirliği gerektiren bir zorluk ki bu nedenle araştırma faaliyetlerini hızlandırmak için açık bir toplum yaratıyoruz. | TED | إنه تحدي بحاجة إلى التعاون، وهو السبب في أننا نعمل على خلق مجتمع مفتوح لتسريع النشاطات البحثية. |
| Fakat gelecek potansiyel salgınını tahmin etmek oldukça büyük bir zorluk. | TED | إلا أنَّ، توقع الوباء القادم المحتمل هو تحدي رئيسي. |
| Ona bir zorluk mu çıkardın yoksa? | Open Subtitles | تبدين تحدي في طريقة الارتباط به؟ |
| Fakat önümüzde bir zorluk var. | TED | ولكن عندنا تحدي. |
| Ama benim için bunlar, gerçek anlamda bir zorluk teşkil etmiyor. | Open Subtitles | فهم لا يشكلون تحدي حقيقي |