| Adeta suyun sıkışması gibi evrenin matematiğini birleştirmek için çabalarını sundukları yerdi. | Open Subtitles | و عند هذه المرحلة جهودهم لتوحيد رياضيات الكون لم تحرز أي تقدم |
| Sevgili misafirler, burada tanrının huzurunda bu adam ile bu kadının gönül bağlarını ölüm onları ayırana kadar evlilik bağıyla birleştirmek için toplandık. | Open Subtitles | أيها الأعزاء نجتمع هنا أمام ربنا الله وهذه الرفقة لتوحيد هذا الرجل وهذه المرأة |
| Amulet'i birleştirmek için... büyü gücü gerekir. | Open Subtitles | فهذا يتطلب فارساً خارق القوى لتوحيد التعويذة |
| Tanrı'nın huzurunda ve bu şahitlerin önünde bu erkek ile bu kadını kutsal evlilik bağı ile birleştirmek için toplanmış bulunuyoruz. | Open Subtitles | أحبائي لقد تجمعنا هنا في رؤية الله وفي حضور هؤلاء الشهود لنربط هذا الرجل وهذه المرأة برباط الزواج المقدس |
| İki dünyayı birleştirmek için düz ve doğal ketenden bir servis örtüsüyle başlardım. | Open Subtitles | ابدأ بشيء أولي مفارش الطاولات من الكتان الطبيعي لدمج السمتين مع بعض |
| Değerli arkadaşlar, bugün burada tanrının huzurunda ve bu topluluğun önünde bu adam ve bu kadını kutsal evlilik bağıyla birleştirmek için toplandık. | Open Subtitles | أحبائي الأعزاء، نجتمع هنا على مرآى الرب... وأمام هذا الحضور... ... |
| Ama Metatron bunu melekleri tuzağa düşürmek için kullanıyor, birleştirmek için değil. | Open Subtitles | لكن (ميتتاترون) كان يستخدمه للإيقاع بالملائكة، وليس لم شملهم. |
| Neredeyse bu kayıp çocukları birleştirmek için gönderilmiş bir melek gibiydi. | Open Subtitles | ارسلت لتوحيد هذه الفرقة من الاولاد الضائعين ثيو.. هلا مررت لي تلك القطع الصفراء؟ |
| Ülkeyi sizin hükümetiniz etrafında birleştirmek için gereken her şeyi yapacağız. | Open Subtitles | سنفعل كل ما يلزم لتوحيد البلاد حول حكومتكم |
| Aşağı Dünya'yı birleştirmek için yaptığımız her şey, boşa gitmiş olacak. | Open Subtitles | كل شيء فعلناه لتوحيد العالم السفلي سوف يتبدد |
| Fizik yasalarını birleştirmek için ben ve dünya çapındaki pek çok başka fizikçi tarafından yeni bir yaklaşım izleniyor. Buna Süpersicim Kuramı deniyor. | TED | في عصرنا، فإن مقاربة جديدة لتوحيد قوانين الفيزياء تم السعي وراءها من قبل فيزيائين من أمثالي، و من أمثال آخرين من أنحاء المعمورة، تسمى نظرية الأوتار الفائقة. |
| Kuveyt'teki, Suriye'deki, Mısır'daki ikonik aktörlerin bölgeyi birleştirmek için kahkahayı kullandığı bir dönemde büyüdüm. Futbolun birleştirdiği gibi. | TED | فقد ترعرعت في حقبة استعمل الضحك فيها ممثلون كبار من الكويت وسوريا ومصر، كوسيلة لتوحيد المنطقة، تماما كما تفعل كرة القدم. |
| Kore'yi birleştirmek için, bir şeyler yapabilir miyim? | Open Subtitles | هل أستطيع فعل شيء ما لتوحيد كوريا؟ |
| Moğol kabilelerini birleştirmek için savaştı. | Open Subtitles | حارب لتوحيد القبائل المنغولية |
| Tanrı'nın huzurunda ve konukların karşısında... bu erkekle bu kadını... birleştirmek için burada toplandık... | Open Subtitles | لقد اجتمعنا هنا أمام الله و في مواجهة هذه الصحبة لنربط بين هذا الرجل و هذه المرأة |
| Sevgili konuklar, bugün burada bu kadını ve bu adamı kutsal evlilik bağıyla birleştirmek için toplandık. | Open Subtitles | أحبائي اجتمعنا اليوم، لنربط هذا الرجل و هذه المرأة برباط مقدس. |
| Tanrı'nın huzurunda, kutsal bağlılıkla birleştirmek için bulunuyoruz. | Open Subtitles | .. لنربط هذا الرجُل وهذه المرأة برباط الزواج المقدّس |
| Gezegen partinizi acilen ikizlerinizi birleştirmek... için kullanmanızı rica edeceğim. | Open Subtitles | أنا بحاجة ستعمل لك استخدام ذلك الطرف الكوكب لدمج مجموعة الخاصة بك من التوائم شقراء في اسرع وقت ممكن |
| Değerli arkadaşlar, bugün burada tanrının huzurunda ve bu topluluğun önünde bu adam ve bu kadını kutsal evlilik bağıyla birleştirmek için toplandık. | Open Subtitles | أحبائي الأعزاء، نجتمع هنا على مرآى الرب... وأمام هذا الحضور... ... |
| Onları tekrar birleştirmek için bir sözdü. | Open Subtitles | كان وعداً بإعادة لمّ شملهم. |