"birlikte yaşamak" - Translation from Turkish to Arabic

• العيش مع
• العيش معا
• نعيش معا
• العيش معها
• نعيش معاً
• العيش سوية
• العيش معهم
• نعيش سويا
• في سوية
• التعايش كزوجين مع
• أعيش معك
• اعيش معك
• العيش معاً
• العيش معي
• سنعيش ونتذكره

Buffy, biriyle birlikte yaşamak kolay değildir. Kalemlerini açtığında hepsi aynı boyda olsun diye cetvelle ölçüyor.
العيش مع شخص آخر ليس سهلا جدا ، بالذات بالنسبة لطفل وحيد

birlikte yaşamak, evli olmak değildir, tamam mı?
مهلا.. العيش معا لا يعني الزواج، إتفقنا؟

Ama o birlikte yaşamak istiyor, ve doğrusu...
ولكنه اراد ان نعيش معا والحقيقه انه

Bu kimsenin birlikte yaşamak istemeyeceği davetsiz misafirlerden bir tanesi.
إنَّهادخيلةمدنية، لا يُريد أحد العيش معها

birlikte yaşamak en güzel armağan!
أن نعيش معاً إنها افضل هدية على الأطلاق

Geleceğimiz hakkında konuşuyorduk, ve birlikte yaşamak bir sonraki aşamamız.
كنا نتحدث عن المستقبل و العيش سوية هي الخطوة التالية

Çocuklarını kaybetmek zor ama onlarla birlikte yaşamak da pek kolay değil.
أن تفقد ابنائك امر صعب ولكن ايضاً العيش معهم ليس بالامر الهين

-Evlenmek için mi? Hayır, birlikte yaşamak ve her şeyin nasıl yürüdüğünü görmek için.
- وان تتزوجوا ؟ لا,فقط نعيش سويا, ثم نرى كيف ستسير الأمور

İnan bana oğlum, seni sevemeyen biriyle birlikte yaşamak.
صدِّقني يا بنيّ، العيش مع امرأة لا يمكنها أن تحبك

Senin katlanamadığın yaşlı bir kaltak ile birlikte yaşamak mı? Onu tanımıyorum bile.
ترغبين فى العيش مع ذاك الخنزير العجوز الذى لا تفهمينه ولا أعرفه

Korkuyor birgün zarar olmak. Ile birlikte yaşamak mümkün olmayan bir adam, bir ailenin sahip değil.
ومن عدم القدرة على العيش مع رجل واحد ومن عدم الحصول على عائلة

İki ajan gizli görevde karı koca olarak birlikte yaşamak zorunda kalınca bazı alışılmadık duyguların ortaya çıkması doğaldır.
عندما يُجبر عميلان على العيش معا وهما يؤديان دور رجل وزوجته، فمن الطبيعي أنّ ذلك الوضع سيظهر بعض المشاعر والعواطف الغير مألوفة.

Aşk birlikte yaşamak demek değildir.
المحبة لا تعني العيش معا

Biz birlikte yaşamak istemiyoruz, asla.
ونحن لن نعيش معا ، على الإطلاق.

Seks için değil, birlikte yaşamak için bekletiyorum.
ليس لممارسة الجنس، لمجرد أن نعيش معا.

Sen de madem doğru söylemeyi bu kadar seviyorsun suçu benim üzerime atmak yerine, Amy'e birlikte yaşamak istemediğini söylesene.
(و بما انك تحب الحقيقة جدا، لماذا لا تخبر (ايمى انك لا تريد العيش معها بدلا من القاء اللوم على

Babam ben daha doğmadan bu yeri almış ve birlikte yaşamak için halkı Idaho'dan buraya getirmiş.
ابتاع أبي هذه الأرض قبل مولدي ونقل عائلته إلى هنا من (آيداهو) لكي نعيش معاً

Evlensen de, birlikte yaşamak zorunda değilsin.
حتى في الزواج ليس لزاماً العيش سوية

Görünmeyen insanlardı, birlikte yaşamak istediği.
كان مع الناس المختفية_BAR_ و أراد العيش معهم

Sanki birlikte yaşamak istemiyormuş gibi konuşuyorsun.
يبدو لى انك لا تريدى لنا ان نعيش سويا

Zaten birlikte yaşamak yeterince travmatik.
أنا فقط , uh، تَعْرفُ، إنتقال في سوية كَانَ مؤلمَ بما فيه الكفاية.

Sevgilimle birlikte yaşamak mı?
التعايش كزوجين مع صديقتي الحميمة؟

Seninle birlikte yaşamak istiyorum.
أنا أحتاج إلي أن أعيش معك

Teyzen ve eniştenle birlikte yaşamak istemeni anlıyorum ama bir gün başka bir ev istersen...
ولكن ما قررته هو هو ان اعيش معك ؟

Phil, birlikte yaşamak çok eğlenceli, değil mi?
مهلاً، فيل، العيش معاً يبدو رائعاً، أليس كذلك؟

O zaman tekrardan, benimle birlikte yaşamak istemediğini de farketmemiştim.
إذا مجددا, أنا لم ألاحظ أنكِ لاتريدين العيش معي أيضا

Eğer bu işi atlatırsak hayatımızın geri kalanında bununla birlikte yaşamak zorunda kalacağız.
...إن ماسنفعله اليوم ...سنعيش ونتذكره دائماً طوال حياتنا