| Hayır, bakmayı seviyorum. Boğulmayı planlamıyorum. | Open Subtitles | لا أنا أحب النظر إليه لا تعجبني فكرة الغرق |
| Kesin olan şey Boğulmayı tercih ettikleri. | Open Subtitles | وأنا متأكد بأنـها فضلت الغرق على البقاء. |
| Kendi ülkelerinde kalmaktansa Boğulmayı tercih ediyorlar. | Open Subtitles | يفضلون الغرق على بقائهم في بلادهم |
| Eşinin suda kaybolduğunu anladığı an o da, onunla birlikte Boğulmayı seçti. | Open Subtitles | ولما أدرك أنه فقدها تماماً... إختار الغرق معها... . |
| Ve evet, anoksik beyin hasarı Boğulmayı kesinlikle destekliyor. | Open Subtitles | و، نعم، نقص الأوكسجين تتلف المخ تدعم بالتأكيد الاختناق. |
| Bu da Boğulmayı işaret ediyor, böbrek yetmezliği değil. | Open Subtitles | و هذا يتفق مع الاختناق ، و ليس الفشل الكلوي |
| Boğulmayı hak ediyor. | Open Subtitles | إنّها تستحقّ الغرق. |
| Çünkü Boğulmayı tercih ederim. | Open Subtitles | لأنني أفضل عندها الغرق |
| Kendi kirinde Boğulmayı hak ediyor. | Open Subtitles | بل تستحق الغرق في قذارتها |
| Olmaz, git başımdan. Boğulmayı yeğlerim. | Open Subtitles | -لا، اذهبوا، أفضّل الغرق . |
| Boğulmayı gösteriyor. | Open Subtitles | تشير الى الغرق |
| Kaçmalıyız. Boğulmayı kes, koca bebek. | Open Subtitles | يجب ان نهرب توقف عن الاختناق |