| Bana trendeki olaylar ve eşinle olan olaylar yüzünden iki borcun var. | Open Subtitles | مرة في القطار, مرة في منزلك مع الطفله انت مدين لي مرتين |
| Bir dost olarak, bana ödemeye söz verdiğin 40.000 dolar borcun var. | Open Subtitles | إنك مدين لى بـ 40ألف دولار ولأننى إتخذتك كصديق وصدقت أنك ستردهم |
| Senin yerine oynadığım ruletten dolayı bana hala borcun var. Doğru. | Open Subtitles | مازلت تدين لى مُقابل رهانات الروليت التى وضعتها من اجلك صحيح |
| Senden istedikleri herzeyi yaptın ama onlara bir borcun yok. | Open Subtitles | فعلت كل شيء أرادوك بفعله, لكنك لا تدين لهم بشيء |
| Eğer buradan canlı çıkabilirsek, bana bir ayakkabı borcun olacak. | Open Subtitles | إن خرجنا من هنا أحياء فأنتِ تدينين لي بحذاء جديد |
| Siz de bunun sonucunda, kendi kendinize karar verip... borcun bir kısmını tahsil ettiniz. | Open Subtitles | ونتيجة لذلك، أخذت على عاتقك أن تحصّل بعضا من دينك |
| 1994'te Afrika ülkelerinde borcun GSYH'ye oranı %130'du ve mali olanakları yoktu. | TED | في عام 1994 نسبة الدين إلى إجمالي الناتج المحلي للدول الأفريقية كان 130 بالمئة ولم يكن لديهم حيز مالي |
| Seni beşiğinde boğarak öldürmediğim için zaten bir borcun vardı. | Open Subtitles | انت مدين لي بواحدة عندما لا اختنق من هذا الهراء |
| - Yüce Tanrım, ben gidiyorum. - borcun 12 dolar. | Open Subtitles | يا إلهي, سأخرج من هنا إنك مدين لي ب12 دولاراً |
| Ama bu bize 600 bin dolar borcun olduğu gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | لكن هذا لا يغير من حقيقة أنك مدين لنا بستمائة ألف دولار |
| Öyle. Bu paradan bana borcun olan 20$'ı da çıkarsak sana tam 160$ kalır. | Open Subtitles | اقتطع عشرين دولارا مدين لي بها من هذ المبلغ الجيد |
| Bana 55.000 dolar borcun var ve alana kadar da bir yere gitmiyorum. | Open Subtitles | ،أنت تدين لي بـ55 ألف وأنا لن أغادر من هنا حتى أحصل عليها |
| Bana bir altın zincir borcun var. En azından parasını borçlusun. | Open Subtitles | انت تدين لي بسلسلة ذهبية او على الاقل بثمن سلسلة ذهبية |
| Seni idare ettim dostum, bana büyük borcun oldu bak. | Open Subtitles | لقد غطيت عنك يا صاح وأنت تدين لي بالكثير لهذا |
| Sana bu içkiyi getirdim. Bana bir gülücük borcun yok mu sence? | Open Subtitles | جلبتً لكِ هذا المشروب ، الستِ تشعرين بأنكِ تدينين لي بأبتسامة ؟ |
| - Önemli değil. borcun ödendi. Sarhoşlar Treni'ne gelmek zorunda değilsin artık. | Open Subtitles | لابأس , تم دفع دينك لايجب أن تأتي على قطار السكارى بعد الأن |
| O kadar borcun altından asla kalkamaz. | Open Subtitles | هو لن يفلت مع كل ذلك الدين المتراكم عليه |
| Anneni bir daha göremezdin ve boğazına kadar borcun, sefaletin içinde yüzüyor olurdun hâlâ. | Open Subtitles | لم تكن سترَ والدتكَ مُجدداً، وكُنت ستظل غارق لرأسكَ فى الديون والشقاء. |
| Yani bana 100.000 dolar borcun olduğundan en azından sipariş vermeme izin verebilirsin. | Open Subtitles | أعني بعد ان غفرت لك دين بقدار مئة الف دولار علي الأقل تأتي لي بنفسك الغداء |
| borcun ödenmiş. Yeniden hayata dönmüş gibi hissediyorum! - İçki içmiyor olması gerekti. | Open Subtitles | تم تسديد ديونك أوه ، أشعر بأنني أسترجعت للتو حياتي مرة آخرى ليس من المفترض أن يشرب الخمر |
| Evin ipotekli ve bin pound'luk muhteşem bir borcun var. | Open Subtitles | منزلك تحت الرهن .و لديك ديون تقدر ب ألف جنية |
| Ya da bu notlarımı kopyalarsın ve bana bir borcun olur. | Open Subtitles | أو يمكنك نسخ كتاب التمارين الخاص بي و تكون مديناً لي |
| Bize olan borcun, çiftliğinin değerinden fazla. | Open Subtitles | أنت مدينٌ لنا بإكثر من مما يُمكن أن تستحق. |
| Bu borcun sürekli bir şantaja dönüşmesine niyetli değildim tamam mı? | Open Subtitles | أنا لم أنوي أن يكون هذا القرض عرضة للأبتزاز, حسنا؟ |
| Bana borcun var. Onu tahsil etmeye geldim. Hadi. | Open Subtitles | أنت تُدين لي, وأنا هنا لاسترداد الدين، تعال |
| Bu işi nasıl düzelteceğini öğreneceksin, çünkü bana çok borcun var. | Open Subtitles | لأنه عليك فقط أن تتعلم كيف تتقبل المسؤولية لأنّك مُدين ليّ بالمال. |
| Aklından bile geçirme. Cipsler için bana zaten 3 dolar borcun var... | Open Subtitles | لا محال لا زلت مدينا لي ب 30 دولار ثمن ساندويشات التاكو |