| Ağır bir şey al eline, sonra da o boruların arkasına saklan. | Open Subtitles | امسكي بشيء ثقيل واختبئي هناك في هذه الزاوية بالقرب من تلك الأنابيب |
| Ve onlar da boruların içinde minerallerin birikmesini ifade eden "tortu tabakalaşması"nı söylediler. | TED | وقالوا التدريج، وهي تراكم المعادن في داخل الأنابيب. |
| arka duvardaki boruların arkasında onu serbest bırakacak anahtarı bulacaksın ...ve bu, çocuğunun ölümünden sorumlu olan adama seni bir adım daha yaklaştıracak | Open Subtitles | .. وراء تلك الأنابيب ستجد المفتاح الذى سيحررها |
| Hücremden çıkmalıyım ve hapishanenin altından geçen eski boruların içine ulaşmalıyım. | Open Subtitles | في هذا الوقت نجحت في الخروج من زنزانتي و داخل خط المواسير في السجن |
| Bunlar küçük boruların açıldığı yerlerdir bu borulardan ter akmaktadır. | Open Subtitles | إنهافتحاتللقنواتالصغيرة، أنابيب في الداخل لتدفق العَرَق، |
| Ah, boruların donduğu ve ısıtıcının çalışmadığı geceyi mi kastediyorsun? | Open Subtitles | اتعنين الليلة التى تجمدت بها الانابيب والحرارة انطلقت خارجاً ؟ |
| boruların için bir şey yapmak isteyebilirsin. | Open Subtitles | ربما ستفعل شيئاً ما حيال انابيبك |
| Bu boruların hepsinin değiştirilmesi gerek. | Open Subtitles | أتَعْرفين، ستضطرين إلى استبدال كُلّ تلك الأنابيبِ |
| Bu boruların güzel görünmesi için gereken ödemeyi nasıl yaptım sanıyorsunuz? Bir düşünün bakalım! | Open Subtitles | كيف تظن أنني دفعت لجعل هذه الأنابيب أنيقة النظر هكذ؟ |
| Ve bu da iyi haber tesisatçı tüm boruların değişmesi gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | وهذه هى الأخبار السارة السمكرى قال يجب أن نستبدل كل الأنابيب |
| Bir tesisatçı borularla uğraşırken boruların kalitesini düşünmez. | Open Subtitles | السباك لا تهمّه جودة الأنابيب عندما يعمل عليها |
| Florida'dan döndüğümüz zaman boruların donması dışında. | Open Subtitles | عدا ذلك الوقت الذي عدنا به من فلوريدا و الأنابيب كانت مجمدة |
| Tüm boruların arasından geçmeliydi ve kesin öldürecek kadar da hassas olmalıydı. | Open Subtitles | كان عليها عبور كل هذه الأنابيب و كان يجب أن تكون دقيقة جداً لدرجة تحقيق الموت |
| Muhtemelen boruların donmaması için kazanı açık tutuyorlar. | Open Subtitles | ربّما يبقون المراجل قيد التشغيل حتّى لا تتجمّد الأنابيب. |
| Arkadaşım şu anda onunla uğraşıyor. Ama boruların temizlenmesi lazım. | Open Subtitles | شريكي بالسكن يتعامل مع الامر حالياً لكن الأنابيب تحتاج لتنظيف , من يدري |
| Rafinerilerde boruların akmasını engellemek için x-ışınları kullanırlar. | Open Subtitles | المصافي تستعمل أشعة اكس لإصلاح التسريبات في الأنابيب |
| Tıslamaya başlarsa boruların patlamasını istemiyorsanız vurun. | Open Subtitles | وإذا كان يبدأ الهسهسة، أنا أريد منك أن تغلب على ذلك، و إلا إذا كنت تريد الأنابيب لتنفجر. |
| boruların içine hiçbir döküntü girmediğinden emin ol. | Open Subtitles | تأكّد الا يدخل الحطام المواسير |
| boruların ve duş başlıklarının asılı olduğu bir bölüme götürülüyorlardı. | Open Subtitles | واُخذوا إلى غرفة مُعلّق فيها أنابيب ورؤوس الدُشّات |
| Yani bu boruların fırına falan bağlı olması gerekirdi. | Open Subtitles | اعني تلك الانابيب من المفترض انها تؤدي للفرن او لشيء اخر؟ |
| - boruların içinden geçip gelmiş. | Open Subtitles | - يبدو مثله مزّق خلال الإنبوب. |