| En ufak bir soluk bile, tılsımı bozar ve o zaman da herkes seni görür. | Open Subtitles | مجرد نفس صغير سوف يكسر السحر عندها سيتمكن الجميع من رؤيتك |
| Bir kral tirana dönüştüğünde halkıyla olan ahdini bozar ve halkın onu indirme hakkı ve görevi vardır. | Open Subtitles | عندما يتحول الملك لطاغي سوف يكسر العهد مع شعبه وهم على حق و يجب إسقاطه |
| Ayrıca seks arkadaşlığı bozar. | Open Subtitles | إلي جانب أن الجنس دائما ما يفسد الصداقة بطريقة ما, إذا تركناه |
| dokunduğu her şeyi bozar. Buradaki balıklara neler olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | ،إنه يفسد كل ما يلامسه أتعلمين ما الذي حدث للسمك الذي يعيش هنا؟ |
| Buranın dışındaki hayatım hakkında bir şey duymak herhalde benimle ilgili kafanızda canlandırdığınız o mükemmel kadın imajını bozar. | Open Subtitles | و بالنسبة لك أن تسمع عن حياتي خارج هذا المكان أعتقد أن هذا سيفسد صورتي لديك تلك الصورة الممتازة التي في ذهنك |
| Hayır, çıktıktan hemen sonra çünkü tren istasyonuna çok erken varırsam bu bütün programımızı bozar. | Open Subtitles | لا، فقط بعد أن تكوني قد غادرتي لأنه اذا وصلت إلى المحطة مبكراً جداً سيخرب هذا جدولنا الزمني بأكمله. |
| Senin için onu azarlamayı teklif edebilirdim ama muhtemelen gene tutmalara sıkmalara başlar ve harika sutyenimi bozar. | Open Subtitles | لا أمانع في أن أجرده من ملابسه لأجلك ولكن للأسف اشك انه سيحوز على الانتباه و ستفسد ملابساً داخليةً جميلة |
| Elektro manyetik darbeli, 3 metre yarı çapı içindeki elektrikli her şeyi bozar. | Open Subtitles | يحتوي على نابض كهرومغناطيسي يعطل كل شيء كهربائي ضمن نصف دائرة قطرها 8 أقدام |
| Bir virüsün DNA'sını kesmek kesilen viral genin fonksiyonunu aksatır, dolayısıyla da virüsün yaşam süresini bozar. | TED | يُفسد قطع الحمض النووي الفيروسي وظيفة الجين الفيروسي المقطوع، وبذلك يعرقل دورة حياة الفيروس. |
| Ve beraberliği başkan yardımcısı bozar. | Open Subtitles | لدينا تعادل. التعادل يكسر بواسطة نائب الرئيس و انا نائب الرئيس إذاً... |
| Bu atmosfer herkesin moralini bozar. | Open Subtitles | جو مثل هذا قد يكسر أي واحد |
| Kuralları her zaman bozar. | Open Subtitles | يكسر القواعد دائما |
| Geceyi mahveder, havayı bozar. | Open Subtitles | هذا من شأنه أن يفسد الأمر، يعكّر المزاج. |
| Bir kart anahtarı cep telefonuna yeterince uzun süre bastırırsan manyetik filmi bozar. Kart çalışmaz. | Open Subtitles | إذا ضغط البطاقة على هاتفك لفترة كافية يفسد الشريط المغناطيسي وتتوقف البطاقة عن العمل |
| Para adamı bozar. | Open Subtitles | لأن الشيء الوحيد التي أثبتته القضية أن المال يفسد النفوس |
| Kişiliğimi mi bozar? | Open Subtitles | هل سيفسد شخصيتي ؟ |
| Dinle, Max, Clark şu anda niteliklerini sıralayabilir ama bu, mahkemede okunurken ki sürprizi bozar. | Open Subtitles | إسمع يا (ماكس)، يمكننا أن نجعل (كلارك) يقوم بالتوثيقات الآن ولكن هذا سيفسد المفاجأة عندما قراءتها في المحكمة |
| Havayı fala bozar mı? | Open Subtitles | هل سيفسد ذلك المِزاج؟ |
| Hayır, bu uyumu bozar. | Open Subtitles | لا .هذا سيخرب الانسجام |
| Bu her şeyi bozar! | Open Subtitles | هذا سيخرب كل شئ |
| Kafadan yiyeceğin bir kurşun saçını kötü bozar. | Open Subtitles | رصاصة في رأسك ستفسد الظفائر في شعرك |
| Zehir, beyne giden elektrik akımını bozar. | Open Subtitles | السم يعطل الشحنات الكهربائة المتجهةإلىالدماغ، |
| Bu anlaşma çok önemli. Seks her şeyi bozar. | Open Subtitles | والجنس يُمكنه أن يُفسد هذا لما في رأيك |
| Eğer ağaç büyüyecek olursa kayanın güzelliğini bozar. | Open Subtitles | إن نمت هذه الشجرة كثيراً فستدمر جمال الصخرة |