| Brooklyn'deki apartmanımdan eşyalarımı toplayıp çocuklarla birlikte, eşimin ailesinin yanına, Alabama'ya taşındık. | TED | لذلك حزمت أغراض الأطفال والشقة في بروكلين وانتقلت إلى أقربائي في ألباما |
| Sizi Anthony Hubbard'la tanıştırmak isterim. Brooklyn'deki yer ekibimde görevlidir. | Open Subtitles | أود أن أقدم لكم أنتوني مساعدي على الأرض في بروكلين |
| Affedersiniz de, acaba bu mahalle hakkında konuşabilir miyiz, Brooklyn'den? | Open Subtitles | اعذروني , هل يمكنن ان نتحدث عن هذا الحي بروكلين |
| Sağolun doktor. Brooklyn için büyük bir iyilik etmiş oldunuz. | Open Subtitles | . شكراً يا دكتور . لقد أسديت لبروكلين خدمة عظيمة |
| Bu beyefendiler, ayda bir, Brooklyn'de bulunan Covenant kulübünde buluşurlar. | Open Subtitles | هؤلاء السّادة يجتمعون شهريًّا في نادٍ يُدعى "كَفينانت" في "بروكلِن". |
| Bazen şehrin silüetinin, Brooklyn'in ve tanıdığım her şeyin ötesinde ne olduğunu merak ediyorum. | Open Subtitles | فى بعض الاحيان اسأل نفسى ما هذه الاشياء الموجودة خارجا فيما وراء السحاب وما وراء بركلين الماضى هو ما اراه |
| Brooklyn'de Kuzey Sahil Yolu'nda oturan Yargıç Cullman'ın telefonu nedir? | Open Subtitles | أعطنى رقم القاضى كولمان . بالطريق الساحلى الشمالى ببروكلين |
| Sadece aşağı gitme iznimiz var. Brooklyn Üstgeçidi'ne gitmemiz gerek. | Open Subtitles | لدينا سماح للنزول للاسفل فقط نريد أن نذهب لجسر بروكلين |
| Brooklyn Köprüsü'nün diğer tarafına. Bence en iyi plan bu. | Open Subtitles | وإلى الخارج ، إلى جسر بروكلين أعتقد أنها أفضل خطة |
| Annem beni Brooklyn'e götürdü ve ihtiyar Doktor Solomon oradaydı masasında oturuyordu. | Open Subtitles | أخذتني أمي إلى بروكلين إلى الطبيب سولومون الذي كان جالساً خلف مكتبه |
| Sadece dinlenmeye ve iyi bir Brooklyn dozuna ihtiyacımız var. | Open Subtitles | نحتاج فقط بعض الراحة و جرعة جيدة من بروكلين. نعم. |
| Ama, kızgın bir atın hayaletinin neden bir Brooklyn apartmanına musallat olduğunu anlamaya çalışan bir sonraki kiracıların yerinde olmak istemem. | Open Subtitles | ولكن لا أريد أن يكون المستأجرة المقبلة التي عليها ان تكتشف لم هنالك حصان غاضب روحه متواجدة في شقة في بروكلين |
| Brooklyn'den rahatsız edici ve hiç popüler olmayan biri olarak düşündüm. | Open Subtitles | كنت أعتقد انه مزعج ولا يحظي بشعبيه كما أنه من بروكلين |
| Ayrıca aynı fizik uzmanı perşembe akşamı Brooklyn'de seminer veriyor. | Open Subtitles | و من ثم ليلة الخميس أستاذ الفيزياء يحاضر في بروكلين |
| Paketi Brooklyn'e götürüyor gibi. | Open Subtitles | إنه يأخذ طريق أخر يبدوا أنه متجه لبروكلين من المحتمل بروكلين |
| - Brooklyn'e gidiyoruz. Herkes oradaki havanın daha temiz olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | سنذهب لبروكلين الجميع يقول أنَّ الهواء هناك أنقى بكثير |
| Brooklyn'e kadar bütün o yolu özür dilemek için gelmişsin. Ama bir parti için uygun giyinmemişsin. | Open Subtitles | حسنا, هل أتيت كل هذه المسافة لبروكلين لتعتذرين |
| Polise göre, 26 yaşındaki Aaron Swartz Brooklyn'deki dairesine intihar etti. | Open Subtitles | تقول الشرطة إنّ هارون شوارتز ذي الستّة و عشرين عاما قد انتحر أمس في شقّته في بروكلِن |
| Annem o kadar yüksek sesle bağırıyordu ki Brooklyn'deki bütün Chris'ler onu duyabilirdi. | Open Subtitles | لقد كان صوت والدتي عالياً بحيث أنّ كل، (كريس) في ( بروكلِن ) يمكنه سماعها |
| Eminim ki Brooklyn'in iyi insanları kahraman polisi tanımak isteyeceklerdir. | Open Subtitles | انا متأكد من أن الاشخاص الطيبين في بركلين تريد أن تعرف من هو الشرطي البطل |
| Doğum belgesine ulaştık. Brooklyn Maimonides Hastanesi'nde doğmuş. | Open Subtitles | تعقّبنا شهادة ميلادها لقد ولدت بمشفى مامانديس ببروكلين |
| Ah, biz Brooklyn'e her ay ateşli yeni restoran denemeye geliriz. | Open Subtitles | أوه ، كل شهر نجيء إلى بروكلن لإختبار مطعم جديد ومثير |
| Aksanım Brooklyn aksanıdır, tamam mı? | Open Subtitles | لكنتي "بروكلينية", لكنتُ (بروكلين), إتفقنا؟ |