| Bayanlar ve baylar, Doyle Brunson az önce elendi. | Open Subtitles | أيها السيدات والسادة، دويل برونسون ما زال مُزَالةُ. |
| 28 yıl önce, final masasında Doyle Brunson ile kafa kafaya gidiyordum. | Open Subtitles | قبل ثمانية وعشرون سنةً، أنا تُوجّهتُ إلى الرئيسِ مَع دويل برونسون في المنضدةِ النهائيةِ. |
| Ve Brunson'ın çaresiz duruma düşmesini istemezsiniz. | Open Subtitles | وأنتما لا ترغبان بأن يكون برونسون محطماً يائساً |
| Deeks, kimseye görünme, Brunson'ın adamlarına yaklaş. | Open Subtitles | إبقى منخفضاً متخفيّاً يا ديكس وإبقى بالقرب من رجال برونسون |
| Bu, Brunson üzerine kurulu oyundu. | Open Subtitles | والآن هذه المره عندما قمنا بالتمثيلِ على برونسون |
| Adı Chad Brunson. | Open Subtitles | حصلت على ضرب على تفصيل الوجه. اسمه تشاد برونسون. |
| Brunson, bombayı merkeze o şekilde sokacak. | Open Subtitles | وهذا هو كيف برونسون هو الحصول على القنبلة النووية في المركز. |
| Brunson kuzeyden hızla size doğru yaklaşıyor. | Open Subtitles | برونسون تغلق في على موقفكم من شمال بسرعة. |
| Chad Brunson'ın kardeşinin öldürülmesinden sorumlu ekip üyelerinin ismini öğrenmiş olması can sıkıcı. | Open Subtitles | إن مجرد حقيقة أن تشاد برونسون حصلت على أسماء من أعضاء الفريق مسؤولة عن اتخاذ بانخفاض |
| Brunson onu Olivia'yı korumakla görevlendirmiş. | Open Subtitles | لذلك فقد عينه "برونسون" حتى يقومَ بحمايةِ زوجته |
| Brunson bir tonluk konteynırı geçen hafta almış, konteynırın içeriği bilinmiyor. | Open Subtitles | لقد إستولى "برونسون" على حاويةُ بضائعٍ تزنُ طنّاً واحداً من تلك السفينةُ الأسبوع الماضي ولا زالت المحتوياتُ مجهولة |
| Raporlara göre Brunson'ın kuduz köpek olduğu yazıyor ve Angelo da yanında değil, tasmasını tutacak kimse kalmadı. | Open Subtitles | إنَّ التقاريرُ تشيرُ إلى أنَّ " برونسون كلبٌ مسعور " وبإختفاء يده اليمنى "آنجلو" لن يكون هنالك أحداً ليكبح جماحه |
| Eğer Brunson kimyasal silah kaçakçılığı yapıyorsa o silahlarla birlikte ortadan kaybolabilir. | Open Subtitles | إن كان "برونسون" يديرُ عمليةً تشمل أسلحةً كيميائية فمن الممكن أن يختفي معهم |
| Ama Brunson kaçak malları mermerlerin altında saklamıyordur. | Open Subtitles | ولكنَّ "برونسون" لن يقوم بسحبِ صناديقَ تزنُ آلافِ الأطنان من الموادِ المحظورة المهربة على أرضيّةٍ مصنوعةٍ من الرخام |
| Yani, Brunson'ın seni umursadığı yok ama NCIS'in umursadığı ortada. | Open Subtitles | أعني أنَّ "برونسون" لا يهتمُ لأمرك بينما نحن نفعل |
| Brunson'ın bir sürü mücevheri var desene? | Open Subtitles | حسناً, إنَّ "برونسون" لديه كمٌ هائل من الأشياء الثمينةُ الآن, اليس كذلك؟ |
| Brunson'a karşı tanıklık yapacak. | Open Subtitles | سوف تقومُ بالشهادةِ من أجلنا ضد " برونسون " |
| Brunson 6,5 milyon değerinde Krokodil anlaşması yaptı. | Open Subtitles | لقد إبتاع "برونسون" ما قيمته تساوي 6.5 ملايين دولاراً من مخدرِ "الكروكودايل" المرسلِ إليه |
| Başka biri denemeye çalışırsa Brunson'a her şeyi anlatacaktır. | Open Subtitles | إن حاول أيُ شخصٍ آخر سواي فستخبرُ "برونسون" بكلِ شئ |
| Brunson, bizzat kendi başına anlaşma yapmayalı uzun zaman oldu. | Open Subtitles | لقد مضى وقتاً طويلاً منذُ أن قام "برونسون" بإنهاء صفقةٍ بنفسه |
| Şimdi, Brunson kaçakçılık yapıyor. | Open Subtitles | # تايلور برانسون # والآن, إنَّ "تايلور برانسون" مهرِباً |