| Gelip bu güzelliği yaşamak istiyorlar ama bozulmamış olsun istiyorlar. | Open Subtitles | يأتون لتجربة هذا الجمال لكنهم يريدون هذا الجمال غير ملوثاً |
| Bu yüzden birazcık geri kalanlar bu güzelliği yakalamayı ve zevk almayı imkansıza yakın görüyor. | TED | لذا فإن من يتخلفون قليلًا يجدون صعوبة بالغة في التعويض عن ذلك ليقدروا هذا الجمال. |
| Çünkü ben burada oturmuş bu güzelliği yaratmak için götümü yırtıyorum. | Open Subtitles | عندما أنتهي من هنا بينما أن أعمل بجهد كبير لكل هذا الجمال |
| Bir şişe votka ve bu güzelliği bulduk. | Open Subtitles | ولدينا زجاجة من الفودكا بالإضافة إلى هذه الجميلة |
| Sanatçı bu güzelliği mümkün olduğunca üç boyuta indirgemeye çalışmış. | Open Subtitles | حاول الفنان إيجاد طريقة لتمثيل أكبر مقدار ممكن من ذلك الجمال في الأبعاد الثلاثية |
| Ve ondan sonra bu güzelliği serbest bırakmak... ve bana teslim etmek için arzularına engel olamazlar. | Open Subtitles | حتي ليطغي علي .كل شيء آخر وعنـدئذ، لا يمكنـهن ...تفادي تلك الرغبة بتحرير هذا الجمال .لكي يغمرونني فيه |
| bu güzelliği korumalıyım bizzat kendim. | Open Subtitles | سأبقي هذا الجمال بِمأمن هنا في شخصيتي |
| bu güzelliği gördükçe gözlerime ağrılar giriyor. | Open Subtitles | عيناي تؤلمني من رؤية كل هذا الجمال |
| bu güzelliği çizmek istemeyiz. | Open Subtitles | لم أكن لأرغب بتشويه هذا الجمال |
| Belki de bu güzelliği saklamalıydık. | Open Subtitles | ينبغى أن نحافظ على هذا الجمال |
| Yaşlı Homer ailesindeki bu güzelliği sır olarak saklamış. | Open Subtitles | ذلكالمرحالعجوز(هومر)أخفى علينا... سر هذا الجمال في عائلته. |
| bu güzelliği büyükannemden aldım. | Open Subtitles | حصلت على هذه الجميلة من جدي |
| Senin ve benim burada birlikte yarattığımız tüm bu güzelliği, sanatı yok edeceklerdi. | Open Subtitles | كل ذلك الجمال الذي صنعناه في هذا المكان أرادوا أن يدمروا الجمال |
| bu güzelliği Güney Çin Denizinden getirdim. | Open Subtitles | حصلت على ذلك الجمال في بحر بجنوب الصين |