| Hayatına dair bu gerçeği paylaşmaktan dolayı büyük heyecan duydu. | TED | و لكنها كانت تشعر بسعادة غامرة لمشاركتها تلك الحقيقة الأساسية في حياتها. |
| Arada istisnalar olması bu gerçeği aslında değiştirmez. | TED | ووجود بعض الاستثناءات لا يغير من تلك الحقيقة على الاطلاق |
| Bir araya toplanmış bütün Yunan askerleri bu gerçeği bilsin! | Open Subtitles | واجعله مثالا يحتذى لكل يوناني كي يعرف تلك الحقيقة |
| Her biriniz bu akşam buraya gelerek bu gerçeği çoktan kanıtlamış oldunuz bile ve birer milyoner olmak üzeresiniz. | Open Subtitles | كل شخص منكم يملك مسبقاً برهن على هذه الحقيقة. فقط بوجودكم هنا الليلة وانتم على وشك أن تكونوا مليونيرين |
| bu gerçeği ifadenizde söyleyin, onlardan ne duyduğunuzu anlatın, ...ve sınır dışı edilmeyin. | Open Subtitles | أنت شاهداًً على هذه الحقيقة وعلى ما سمعتهم يقولونه وبذلك لن يتم ترحيلك. |
| bu gerçeği, hiç bir şey değiştiremez. | Open Subtitles | لا شيء من أي وقت مضى الذهاب الى تغيير أي شيء، |
| Ama bu gerçeği değiştiren yeni bir teknoloji geliştirildi. | Open Subtitles | لكن بزغت تكنولوجيا جديدة تغير تلك الحقيقة |
| Şimdi, insanlara bu gerçeği hatırlatmalı ve en büyük düşmanımızın batışını izlemeliyim. | Open Subtitles | الأن أستطيع تذكير الناس تلك الحقيقة بينما نشاهد عدونا اللدود يسقط بسبب الإفلاس |
| Ve o zamandan beri, hayatının her anını bu gerçeği inkâr etmek için kafanı meşgul tutmaya çalışarak geçirmişsin. | Open Subtitles | وكل لحظة من حياتك منذ ذلك الحين أصبحْتَ تحاول إشغال نفسك بقدر الإمكان كي تتجاهل تلك الحقيقة |
| Çünkü bu gerçeği düşünüp durmak işinizi yapmanıza engel olur. | Open Subtitles | لأن التمعن في تلك الحقيقة لن يدعك تقوم بعملك |
| Biz bu gerçeği saklamaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | ما نحاول فعله، هو إخفاء تلك الحقيقة |
| bu gerçeği, yaratıcının sayısal dilini takip edenler ...gerçek mesajı öğrenecekler insanın zihninde yarattıklarını değil. | Open Subtitles | أؤلئك الذين يسعون خلف تلك الحقيقة منخلالاللغاتالعديدةلموجدنا... سوفيدركونالرسالةالحقيقة... ... |
| Öyleyse ya bu gerçeği söylerim... | Open Subtitles | ولهذا إما أن أتمكن من إخبار تلك الحقيقة... |
| Ve bu gerçeği, Coraline'in geri dönmesiyle ilgili bir hikayenin hiçbir yerine yerleştiremesin. | Open Subtitles | ومحالٌ أن تتمثل تلك الحقيقة إلى أية نظرية مؤامرة عن عودة (كورالين) |
| Çok zaman önce, bu gerçeği savunurken, Kiel fatihi korkak Lyze tarafından vahşice saldırıya uğradım. | Open Subtitles | منذ عهد بعيد، هاجمني (لايز) قائد (كيل) بشراسة للدفاع عن تلك الحقيقة |
| Bana kalırsa Tim'i bu gerçeği gizlemek için kullandı. | Open Subtitles | لتغطى تلك الحقيقة |
| Eğer bu gerçeği yerine getirirsek, | Open Subtitles | إذا أقرينا تلك الحقيقة |
| İşte o mutluluk anlarınız bu gerçeği ortaya çıkarır, bunu farketmenizi, bunu tanımanızı sağlar. Belki ben bütünün kendisiyim. | TED | لحظة السعادة لديك تكشف عن هذه الحقيقة, عن هذا الادراك, عن هذا الاعتراف. ربما أكون أنا الكلية والتام. |
| Gözlem yaptığın davalarımda, Watson, şu küçük kayıtlarında bu gerçeği kavramış olmana sevindim. | Open Subtitles | انه من الممتع لى ان الاحظ ,يا واطسون, انك ادركت هذه الحقيقة ان فى هذه السجلات القليلة لقضايانا |
| O zamandan beri yaptığım tüm iyilikler, bu gerçeği silemez. | Open Subtitles | كل الخير الذي قمت به ومنذ ذلك الحين لا يمكن محو هذه الحقيقة. |
| bu gerçeği senden saklamak için hiçbir girişimim olmadı. Chaya, kesinlikle mükemmel değiliz. | Open Subtitles | و أنا لم أحاول إخفاء هذه الحقيقة عنك فنحن لسنا بعالم مثالى |
| bu gerçeği, hiç bir şey değiştiremez. | Open Subtitles | لا شيء من أي وقت مضى الذهاب الى تغيير أي شيء، |