| Bu kanıt eski. Kalpazanlık vakası. | Open Subtitles | هذا دليل قديم، لقضايا التزوير تبدو حقيقية، أليس كذلك؟ |
| Sayın Yargıç, Bu kanıt, Chicagolu sanık Troy Mallick'in bagajından toplandı. | Open Subtitles | سيدي القاضي، هذا دليل عُثر عليه في صندوق سيارة متهم شيكاغو تروي مالك |
| Bu kanıt, tamam mı? | Open Subtitles | هذا دليل ؟ مفهوم دليل |
| Şimdi Bu kanıt anatominin çok ötesine gidiyor; | TED | الآن, هذا الدليل يذهب إلى طريق ما بعد علم التشريح |
| Bu kanıt Permiyenlerin sonlarını göstermek için kullanıldı, 250 milyon yıl önce bir kuyruklu yıldız bize çarptı. | TED | وقد استعمل هذا الدليل للإيحاء بأنه في نهاية العصر البرمي أي قبل 250 مليون سنة ارتطم بنا مذنب. |
| Bu kanıt. | Open Subtitles | هذا دليل أقصد قد تكون قد قطعت |
| Bu kanıt, FBI'ya götürecek şeyler var. | Open Subtitles | هذا دليل شئ نستطيع أخذه غلى ال (أيف بي آي)ـ |
| Hey, bayım, Bu kanıt. | Open Subtitles | هذا دليل يا سيد |
| Ama Bu kanıt onun hayatta olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | .حَسنٌ، هذا دليل بأنّها حيّة |
| Bu kanıt. | Open Subtitles | هذا دليل! |
| Tekrarlıyorum Sayın Hâkim, Bu kanıt bilerek bizden saklanmıştır. | Open Subtitles | .. ـ مجدداً ،، حضرة القاضية ، هذا الدليل |
| Sayın Hâkim Bu kanıt yargılama için gereklidir. | Open Subtitles | حضرة القاضية هذا الدليل ضروري في الإدعاء الخاص بنا |
| Bu kanıt nedeniyle davaya hükümsüzlük kararı veriyorum. | Open Subtitles | و قد قادنى هذا الدليل لأعلان بطلان الدعوى |