| İster inan ister inanma ama Bu onun kurnaz haliydi. | Open Subtitles | تصدقي هذا أو لا , هذا كان ماكراً بالنسبه له |
| Eğer Bu onun gemisiyse, onunla konuşsak iyi olacak. | Open Subtitles | حسنًا، إذا كانت هذه مركبته فيجدر بنا التحدث معه |
| Bu onun yedek gözlüğü olmalı. İşte benim sarsaklığımın nedeni bu. | Open Subtitles | لابد وان هذه هى النظارة الأحتياطية لها وهذا هو مدى الفغلة عندها |
| Hiç şüphe yok ki... Bu onun hayatındaki, en büyük maç olsa bile, | Open Subtitles | لم يكن هناك أي يقين، أنه حتى رغم أن هذه كانت أكبر مباراة |
| Bu onun için çok önemli ağabeysinin gelip oyununu izlemesi istersen bir Cuma okulu asabilirsin. | Open Subtitles | سيعني هذا له الكثير أن يحضر شقيقه ليشاهده يلعب حتى لو كان عليك أن تتغيب عن المدرسة في يوم الجمعة مرة واحدة |
| Bu onun beş çocuğumuzun hepsinde de ilk tepkisiydi. | Open Subtitles | تلك كانت ردة فعلها الاولى على اطفالنا الخمسة |
| Kesinlikle. Bu onun için çocuk oyuncağı. Zaten doğal olan sıra budur. | Open Subtitles | بالتأكيد, لا يوجد ماهو أبسط من ذلك هذا هو الترتيب الطبيعي للأمور |
| Biz de kendi aracımızı alamayacak kadar fakirdik, Bu onun kendi kendine uydurduğu bir hikâyeydi. | TED | وحقيقة أننا كنا فقراء جدًا لتكون لدينا حافلة خاصة بنا، كانت تلك القصة التي قالها لنفسه. |
| Heysem, görüntülerin ışık tarafından nasıl oluştuğunu keşfetti ama bu, onun en büyük başarısının yanından bile geçmiyordu. | Open Subtitles | اكتشف الحسن ابن الهيثم كيف تتكون الصور بواسطة الضوء لكن هذا كان بعيداً من أعظم إكتشافاته |
| Biliyorum Bu onun son isteği ve açık sözlü ve dürüst olmalıyım ama sorun şu ki, onun hakkında söyleyecek iyi şeyler bulamıyorum. | Open Subtitles | أعلم بان هذا كان طلبه النهائي أنني اكون صريح وصادق لكن المشكلة لا أستطيع العثور على أي شيء جيد |
| Bu onun için önemliydi, bizim... o ve benim çok uzun süre çok iyi arkadaş olmamıza rağmen. Daha fazla babamla ilgili konuşmak istemiyorum. | Open Subtitles | ..هذا كان مهماً له بالرغم من أننا هو وأنا كنا أصدقاء لفترة طويلة جداً |
| Eğer Bu onun kanıysa, kurtulma ihtimali inanılmaz düşük. | Open Subtitles | إذا كانت هذه دّماؤها، أجده مريباً أن تكون على قيّد الحياة |
| Bu işi onun tarafından düşünürsen mantıklı geliyor. Eğer melez lanetini kaldırırsam diye Bu onun için bir güvenceydi. | Open Subtitles | حسنًا، هذا منطقي إن فكرتي من منظورها فقد كانت هذه خطتها الاحتياطية إن حطمت لعنة الهجين |
| Bu onun uçuş stilidir. Buz kadar soğuk. Hataya yer yok. | Open Subtitles | هذه هى طريقة طيرانه بكل برود وبدون أخطاء |
| Bu onun erkek arkadaşımın beyaz olup olmadığını sorma şekliydi. | Open Subtitles | هذه كانت طريقتها في السؤال إن كان صديقي أبيض البشرة |
| İkisi tıpatıp aynı, ama Bu onun ve bu benim. | Open Subtitles | الإثنان متماثلان، لكن هذا له وهذا لي |
| Ama farkına varıyorum... Bu onun için kötü bir iş. | Open Subtitles | لكنني بدأت أدرك أن تلك كانت مبادلة سيئة لأجلها |
| Eğer Bu onun takıntısıysa, o kadar da önemli değil. | Open Subtitles | اذا كان هذا هو سبب هوسها فانه ليس بالموضوع الكبير |
| Bu onun başkan yardımcısı olarak | TED | و كانت تلك أولى زياراته لدولة إفريقية كنائب للرئيس. |
| Ama öğrenmezse Bu onun sorunu, benim değil. | Open Subtitles | ولكن إذا لم تتعلـّم، فهذه مشكلتها، ليست مشكلتي |
| Bu -- New York şehrinin turistlik yerlerinin haricinde bir yerdi -- Bu onun en favori seçimiydi. | TED | وكان هذا الموقع..من جميع المواقع السياحية في مدينة نيويورك هو وجهتها الأولى و المفضلة |
| Bu onun başına da gelmeyecek. | Open Subtitles | أنا لن أسمح أن يحدث هذا لها |
| Bu onun. | Open Subtitles | تفضّلي، هذه له. |
| Karşındaki istemiyorsa, Bu onun sorunu. | Open Subtitles | و إذا كان الأمر أن الشخص الآخر لا يريد القيانم بهذا فتلك هي مشكلته |
| Her yere, içinde 9 tane çizgi roman olan bir ayakkabı kutusu taşıyormuş Örümcek Adam'a benzemesi için boyanmış 2 G.I. Joes ve 5 tane Gobots. İşte Bu onun hazinesiymiş. | TED | كان يملك صندوق حذاء يحمله معه أينما كان يحتوي على 9 كتب للقصص المصورة، اثنان ل "جي آي جوز" ملونة كما لو انها للرجل العنكبوت وخمسة منها "جوبوت". وهذه كانت ثروته. |
| Bu asla işe yaramayacak. Bu onun kalitesini bile aşacak bir durum. | Open Subtitles | .هذا سوف لن ينجح .إنه ذكياً، يعمل لصالحه |