| Bütün bu saçmalıkları arkamızda bırakabiliriz ve bu yakınlık için memnun olabiliriz. | Open Subtitles | دعونا . نترك كل هذا الهراء وراء ظهورنا . هل نتستطيع ؟ |
| Bu adam yalan yere yemin ettiğini itiraf etti. Jüri bu saçmalıkları dinlemek zorunda mı? | Open Subtitles | هذا الرجل اعترف بحنثه للقسم, يجب على المحلفين الاّ يستمعوا الى هذا الهراء ؟ |
| Bütün bu saçmalıkları bu adamı görebilmek için yaptım. | Open Subtitles | لقد خضت كلّ هذا الهراء من أجل أن ألتقيه. |
| Tüm bu saçmalıkları ve kendini doğrulamayı önemsemedi. | Open Subtitles | إنها لم تهتم بما لو كانت تشبع نفسها و كل ذلك الهراء |
| Ben bu saçmalıkları dinlemek için şehirler arası parası ödemiyorum. | Open Subtitles | أنا لم أدفع لمكالمة بعيدة لأسمع هذه التفاهات |
| Michaela bu saçmalıkları yemez. | Open Subtitles | فى حقول الكرنب." لن تسقُط ميكايلا فى هذا الهُراء. |
| İnsanlara bu saçmalıkları anlatamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تخبرى الناس بهذا الهراء جينى |
| bu saçmalıkları dinlemeyeceksiniz, değil mi? | Open Subtitles | رباه الغالي! لن تستمعن لهذا الهراء أليس كذلك؟ |
| Sana daha kaç kez söyleyeceğim, bu saçmalıkları okumanı istemiyorum diye! | Open Subtitles | قلت لك من قبل ! لا أريدك أن تقرأ هذا الهراء |
| Sana daha kaç kez söyleyeceğim, bu saçmalıkları okumanı istemiyorum diye! | Open Subtitles | قلت لك من قبل ! لا أريدك أن تقرأ هذا الهراء |
| Abim geri dönmedi ama! bu saçmalıkları duymak istemiyorum! | Open Subtitles | لن يعود أخي لقد اكتفيت من سماع هذا الهراء |
| bu saçmalıkları yazarken kullandığı boya kalemleriyle ...nokta çizmeyi çok seviyor olmalı! | Open Subtitles | لا بد انه يحب وضع النقاط بالوان زاهيه عندما يشرع بكتابة هذا الهراء |
| bu saçmalıkları duyacak kulaklarım olmadığı için memnunum. | Open Subtitles | أنا مسرور لكوني لا أملك آذان كي أسمع هذا الهراء. |
| bu saçmalıkları geride bıraktığını sanıyordum. | Open Subtitles | ظننتك قد رميت هذا الهراء خلف ظهرك يا هومر |
| Zaten tüm bu saçmalıkları yayıncından gelen ilk haberde unutursun. | Open Subtitles | ستنسى على الأرجح كلّ هذا الهراء بمجرّد أن يصلك خبر من الناشر خاصّتك |
| Betty'nin babasısınız. Bir generalsiniz. Keselim bu saçmalıkları. | Open Subtitles | والد بيتي, وجنرال كبير توقف عن هذا الهراء |
| Bu piliçi düzmemi istersen düzerim, ama bana bu saçmalıkları yaptırtma. | Open Subtitles | حسنا، إذا كنت تريد مني أن أضاجعها فسوف أضاجعها ولكن لا تجعلني أقوم بكل هذا الهراء |
| Zaten tüm bu saçmalıkları yayıncından gelen ilk haberde unutursun. | Open Subtitles | ستنسى على الأرجح كلّ هذا الهراء بمجرّد أن يصلك خبر من الناشر خاصّتك |
| bu saçmalıkları dökülürken kulağa samimi gelen tek temsilci sensin. | Open Subtitles | أنت وسيلة الاتصال الوحيدة التي تبدو فعلا صادقة عندما تقول هذا الهراء. |
| Peki neden bütün yaz bu saçmalıkları dinledim? | Open Subtitles | إذاً لمَ كنت أستمع لكل ذلك الهراء طيلة الصيف؟ |
| - Kapa çeneni! Sabahtan beri bu saçmalıkları dinliyorum. | Open Subtitles | اصمتى ، انا اسمع هذه التفاهات طوال اليوم |
| Anderson hayattaysa bu saçmalıkları takip ediyor olmalı çünkü adama bir türlü ulaşamıyorum. | Open Subtitles | لو كان (أندرسون) على قيد الحياة لابد أنه يستمع إلى هذا الهُراء لأنني لا أستطيع إيجاد أي أثر للرجل |
| - Bana bu saçmalıkları sıkma. - Hayır bu saçmalık değil. | Open Subtitles | ـ لا تخبريني بهذا الهراء ـ كلا، إنه ليس هراء |
| bu saçmalıkları dinlemeye çalıştım. | Open Subtitles | لقد سئمتُ من الإستماع لهذا الهراء |
| bu saçmalıkları yiyip hala nasıl bu kadar iyi görünüyorsun anlamıyorum. | Open Subtitles | لا أعلم كيف تأكلين هذه القذارة ولا تزالين بأفضل حال. |
| Hadi ama. bu saçmalıkları balayınıza saklayın, lütfen. | Open Subtitles | وفرا هذا لشهر العسل رجاءاً |
| bu saçmalıkları istemiyorum artık. | Open Subtitles | لا يحق لكِ التذرع بتلك التفاهات معي |