| Bu yalnızca bir televizyon şovu. Hepsi bu, tamam mı? | Open Subtitles | انه مجرد عرض تليفزيونى وهذا كل شىء, حسناً؟ |
| - Bu yalnızca bir isim. - Hayır, onlar yalnızca bir isim değil, en azından bana göre değil. | Open Subtitles | انه مجرد اسم لا ليس مجرد اسم, ليس بالنسبة لي |
| Bu yalnızca bir solvent. | Open Subtitles | انه مجرد مذيب, جيد ؟ لنيجعلكتنتشي. |
| Bu yalnızca bir kısmı. Halen geri kalanının izini sürüyoruz. | Open Subtitles | هذا مجرد جزء من المال مازلنا نلاحق الباقي |
| Hayır, kendin söyledin, Bu yalnızca bir yanılsama. | Open Subtitles | ليس كذلك هذا مجرد وهم انت قولت ذلك |
| Aslında Bu yalnızca bir yumruk ama onu sallayınca etrafı duman edebilir. | Open Subtitles | هذه مجرد قبضة، لكن عندما أبدأ بقذفها ستتسبب فى فوضى عارمة. |
| Saygısızlık etmek istemem ama Bu yalnızca bir tesadüf değil mi? | Open Subtitles | مع كامل الإحترام ألم تكن هذه مجرد مصادفة؟ |
| - Bu yalnızca bir mazeret. - Ne dersen de. | Open Subtitles | أنت تختلق الأعذار - قولي ما تدعين - |
| Bu yalnızca bir solvent. | Open Subtitles | انه مجرد مذيب, جيد ؟ لنيجعلكتنتشي. |
| - Bu yalnızca bir önlem. | Open Subtitles | نعم انه مجرد اجراء احترازي |
| Bu yalnızca bir deyim. | Open Subtitles | انه مجرد تعبير |
| - Bu yalnızca bir test. | Open Subtitles | هذا مجرد إختبار |
| Bu yalnızca bir terslik Cesar. Güven inşa etmek zaman alır sabırlı olman gerek. | Open Subtitles | هذا مجرد عائق يا (سيزار), سيستغرق الأمر بعض الوقت لبناء الثقة, عليك أن تتحلى بالصبر |
| Ama bu, yalnızca bir yanılsama. | Open Subtitles | لكن هذا مجرد وهم |
| Bu yalnızca bir test. | Open Subtitles | هذا مجرد إختبار |
| Bu yalnızca bir tasarı değil - bunun olabileceğini kanıtlıyoruz. | TED | ليست هذه مجرد مخططات -- نحن نبرهن أن هذا أمر ممكن. |
| Tabi Bu yalnızca bir kopyası. | Open Subtitles | بالطبع هذه مجرد صورة |
| - Bu yalnızca bir mazeret. - Ne dersen de. | Open Subtitles | أنت تختلق الأعذار - قولي ما تدعين - |