"bulaşıkları" - Translation from Turkish to Arabic

• الصحون
• الاطباق
• أطباق
• غسيل الأطباق
• هذه الأطباق
• غسل الأطباق
• صحوني
• الصُحون
• يغسل
• وغسل الأطباق

Bart, sana bulaşıkları yıkayana kadar televizyon yok demedim mi?
بارت لقد قلت لك لا تلفاز حتى تقوم بغسل الصحون

Bunun gibi şeyler. Kimin bulaşıkları yıkaması gerektiği ya da kimin çöpleri atması gerektiğiyle ilgili argümanlarla ilgilenmiyorum.
و هكذا. أنا لست حقاً مهتم بالجدال حول على من الدور في غسل الصحون أو إخراج القمامة.

Sorun, her akşam yemeğinden sonra bulaşıkları yıkaması istenen tek kişinin ben olmamdı ve kardeşlerimin bu konuda hiçbir şey yapması gerekmiyordu.
المشكلة كانت أنه بعد كل عشاء، كنت الشخص الذي يغسل الصحون دائماً، بينما لم يكن إخوتي مضطرين لفعل أي شيء.

Bu yüzden, tüm ailenin kullandığı tüm bulaşıkları tek bir kişinin yıkaması yerine, her aile üyesinin kendi bulaşığını yıkamasını önerdim.
لذا اقترحت أنه عوضاً عن أن يقوم شخص ما بغسل كل الصحون المستخدمة في العشاء، يقوم كل فرد بغسل أطباقه.

Gören de bu bulaşıkları eski usullerle elde yıkamanın zor bir şey olduğunu sanır.
ليس شيئاً صعباً غسل الاطباق باستخدام يديك كالطريقة القديمة

Bu, geçen hafta gittiğiniz lüks restoranda bulaşıkları yıkayan adamın başına geliyor.
يحدث للرجل الذي يغسل الصحون في المطعم الفاخر الذي ذهبت إليه الأسبوع الماضي.

Charles, biz bulaşıkları yıkarken, neden oturma odasına gelip de divana uzanıp akşam gazetesini okumuyorsun?
سنغسل الصحون يا تشارلى لما لا تذهب لغرفة المعيشة و تتمدد على الاريكة و تقرأ صحيفة المساء

bulaşıkları yıkamak için beklesem daha iyi olur sanki.
أعتقد أنه من الأفضل أن أنتظر حتى تفرغ الصحون.

Ben bulaşıkları yıkıyordum, Bonnie'nin avazı çıktığı kadar bağırdığını duydum.
لذا غسلت الصحون وسمعت دوني يصرخ عليها بالرحيل

Şimdi ihtiyacın olan bir iş, şu arkadaki adam gibi bulaşıkları yıkamak.
الأن ما تحتاجه هو وظيفة مثل الرجل الذى يعمل فى المؤخرة هناك فى غسيل الصحون

bulaşıkları yıkamak için mutfağa gittim ama bütün o patırtıya rağmen bir bebek gibi uyumaya devam etti.
ذهبت للمطبخ لغسل الصحون كانت تغط في النوم كالأطفال

Hayır. Başımıza gelen en güzel şey. bulaşıkları düşünsene.
بالعكس فهذا افضل شئ حدث تخيلى حجم غسيل الصحون

İşte bu harika bir fikir. bulaşıkları sen neden yıkamıyorsun, Bob?
إليك هذه الفكرة, لما لا تغسل الصحون, بوب؟

Belki sonra. ama şimdi, şu bulaşıkları yıkamalıyım.
يوماً ما. ولكن الآن، أنا أفضل أن أغسل تلك الصحون.

Telefon numarasını tezgâhın oraya bıraktım. bulaşıkları lavaboya koyun.
حسناً, تركتُ رقم الهاتف على الطاولة, الصحون موجودة في المغسلة

Bu hiç de hijyenik değil. Orada bulaşıkları yıkıyoruz.
هذا غير صحي، فنحن نغسل الصحون بهذا الحوض

Neden sen yıkamıyorsun bende içerideki bulaşıkları getireyim? Hey. Sana zarar vermeyeceğim Victor.
استمع لماذا لا تقوم بغسل الصحون بينما أذهب لإحضار كمية أخرى? أنا لا أريد لك أي ضرر فيكتور.

Birdenbire oldu. Telefon geldiğinde bulaşıkları yıkıyordum.
لم يكن عندنا تحذير، كنت أغسل الصحون عندما جاءني الاتصال

Sam pişirir, ben masayı düzenler ve temizlerim, Frida da bulaşıkları yıkar.
سام يطبخ وانا انظف الطاوله وفريدا تغسل الاطباق

Eminim birçoğunuz, bütün o kahvaltı bulaşıkları birikmiş ve huysuz kocalarınız işe gitmeye hazırlanırken bunun hayalini kuruyorsunuz.
أراهن أن الكثير منكم يحلم بذلك أحياناً مع تراكم كل أطباق الإفطار و الأزواج غريبو الأطوار يذهبون إلى أعمالهم

Aşağıya in, bulaşıkları yıka ve onu yatağına yatır.
إذهب للأسفل ، وانتهي من غسيل الأطباق ثم ضعها في الفراش

Eve gidebilmek için şu bulaşıkları bitirelim, tamam mı?
فلننهي هذه الأطباق حتى نتمكن من العودة لمنازلنا ، اتفقنا ؟

Akşamları, bulaşıkları yıkayıp, ödevlere yardım ederek.
و أوقات المساء كانت تقضيها في غسل الأطباق و المساعدة في الواجبات

Beni çekici çağırmaktan kurtardın bir de bulaşıkları mı toplayacaksın?
أنقذْتَني مِن قطرِ سيّارتي اليوم، و الآن تغسل صحوني.

bulaşıkları yıkıycam.
أتُمانِع إن غسلت هذِه الصُحون لأنهثانيّشيءأُحبُه.

Ailenizle yediğiniz yemekten sonra, masayı temizleyip bulaşıkları yıkadınız.
بعد تناول العشاء مع العائلة، قمت بتنظف الطاولة وغسل الأطباق.