| Nasıl buluştuk, nasıl bu duruma geldik bilmiyorum. | Open Subtitles | كيف تقابلنا و كيف استمر بى الحال ، لا أعرف |
| Andrew, John ve ben bir akşam Crabtree'de buluştuk. | Open Subtitles | أندرو ,جون ,وأنا تقابلنا ذات ليلة ..فى كارب ترى .. |
| dediler. Böylece Aralık ayında Miami'de bir otel konferans odasında buluştuk. | TED | في ديسمبر التقينا في ميامي, في غرفة اجتماعات في احد الفنادق |
| Biz sadece buluştuk ve torunumuz Daisy'i bırakırken biraz konuştuk. | Open Subtitles | نحن نلتقي ونتحدث قليلا عندما نتبادل حفيدتنا ديزي |
| Birer içki içmek için buluştuk, laf lafı açtı, bütün geceyi beraber geçirdik. | Open Subtitles | لقد إلتقينا للشراب , و بعد عدة كئوس قضينا الليلة معاً. |
| Onunla gittiğimiz gibi şimdi İsa ile buluştuk. Amin. | Open Subtitles | و الآن نجتمع مع الرب و نحن نتجه نحوه، آمين |
| Gecenin sonunda, notları karşılaştırmak için buluştuk. | Open Subtitles | في نهاية الامسيه, تقابلنا لكي نقارن الملاحظات |
| Restoranda buluştuk sonra biraz yürüdük. | Open Subtitles | تقابلنا في المطعم، ثمّ تمشينا في الجوار وحسب |
| Tesadüfmü yoksa şansmı olduğunu anlamak için bir kez daha buluştuk. | Open Subtitles | لقد تقابلنا مرة أخرى لنرى إذا كان الأمر حظ أو شئ أبعد من هذا |
| Ama inanın bana, barda buluştuk. Birkaç içki içtik. | Open Subtitles | لكن كما أخبرتكما، تقابلنا بالحانة وارتشفنا بضعة كؤوس |
| Evinin yakınındaki bir köpek parkında buluştuk. - Köpeğini kaplana benzemesi için boyamış. | Open Subtitles | تقابلنا في حديقة كلاب بجانب بيته أتعلمين, لقد صبغ كلبه ليبدو كالنمر |
| Yukarı semtte işlerim vardı, orada apartmanının karşısındaki bir kafede buluştuk. | Open Subtitles | كان لدي بعض الأعمال في الجزء الأعلى من المدينة، لذا تقابلنا في مقهى مقابل شارع شقته |
| O gece içmek için buluştuk ve o zamandan beri birlikteyiz. | Open Subtitles | لقد التقينا للشرب تلك الليلة ونحن مع بعضنا منذ ذلك الحين |
| Birkaç hafta sonra, Starbucks'ta buluştuk, bağrıma taş basıp, hemen bütçe konusunda konuşmaya başladım: | TED | وبعد أسابيع، التقينا في مقهى ستاربكس، وبدأت مباشرةً الحديث عن وضع الميزانية بشكل صارم ومحب. |
| Böylece devrimsel yoksulluk teorisi hakkında konuşmak için, Amsterdam'da buluştuk. | TED | لذلك التقينا في أمستردام للحديث عن نظريته الثورية الجديدة حول الفقر. |
| İşimiz bittiğinde yatın seni alıp uluslararası sulara götüreceği için mi burada buluştuk? | Open Subtitles | هل نلتقي هنا لأن قاربك سيقلّك ويتجه إلى المياه الدولية حين ننتهي؟ |
| Sevgili bayanlar, sonunda buluştuk. | Open Subtitles | يا سيداتي العزيزات، أخيراً نلتقي |
| Tekrar tesadüfen buluştuk! | Open Subtitles | ماهذه الصدفة السعيدة نحن نلتقي مجددآ |
| Ondan sonra da ayda bir veya iki kez buluştuk. | Open Subtitles | إلتقينا ربّما مرّة أو مرتين وبعد شهر من ذلك |
| Suç ortaklarım, planladığımız gibi buluştuk. | Open Subtitles | يو هو! بلدي coconspirators الجنائية. ونحن نجتمع كما هو مخطط لها. |
| İş çıkışı metronun orada onunla buluştuk. | Open Subtitles | لذا إلتقيتُ بها بعد العمل في محطة المترو. |
| Gerçek şu ki, sadece birkaç kez buluştuk. | Open Subtitles | في الحقيقة لم نحظى إلا بموعدين |
| Tamam, peki. Geçen hafta içki içmek için buluştuk. | Open Subtitles | حسناً ، لقد ألتقينا على شرب الشراب الأسبوع الماضي |
| Pekala, Everton, Rudy'nin de bize katılabilmesi için burada buluştuk. | Open Subtitles | حسناً يا إيفرتون .. نحن نتقابل هنا حتى يستطيع (رودى) أن يشاركنا |
| Sonunda açıklığa ulaştık İngilizler ve Kanadalılarla buluştuk, sonra ne yaptık biliyor musun? | Open Subtitles | أخيراً وصلنا لبلد مفتوح, واجتمعنا مع البريطانيين و الكنديين أتعلم ماذا فعلنا؟ |
| Aynı arabayla gitmek için buluştuk. | Open Subtitles | نحن نلتقى هنا من أجل رحلة السيارة |