| Saldırı nedeniyle bu polis hakkında suçlamada bulunmak istiyor musunuz? | Open Subtitles | هل تريد تقديم شكوى ضد هذا الرقيب بسبب إهانتك ؟ |
| Ona her kim para verdiyse bulunmak istememiş. | Open Subtitles | أياً كان من يدفع لها، لم يرد أن يتم إيجاده. |
| - Hayır, her yere baktık. bulunmak istemiyor. | Open Subtitles | لا، بحثنا في كلّ مكان لا تريد أنْ يُعثر عليها |
| Gerçekten bulunmak istemeyen bir adamı bulacak kadar vaktin var mı? | Open Subtitles | أحقًّا تملك وقتًا كافيًا لإيجاد شخصٍ لا يودُّ أن يجده أحد؟ |
| Olduğunda da sanki bulunmak istediğin son yer evmiş gibi davranıyorsun. | Open Subtitles | وعندما تكونين في المنزل أشعر بأنه آخر مكان تريدين التواجد به |
| bulunmak istemeyen bir dostunu aramamak gibi mesela. | Open Subtitles | مثل عدم التفتيش عن صديق لا يريد أن يعثر عليه |
| En nihayetinde, belki bulunmak istemiyordur gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | في النهاية قبلت حقيقة انها لم ترد أن يجدها أحد. |
| Burda durup suçlamada mı bulunmak istiyorsun yoksa bir şeyler yapmak istiyor musun? | Open Subtitles | هل تريد أن تقف هنا توجيه أصابع الاتهام، أم أنك تريد أن تفعل شيئا حيال ذلك ؟ |
| Bu işten hepsi sorumlu, yani tesellide bulunmak çok önemli bir görev. | TED | الكل عليهم أن يفعلوا ذلك، إذاً تقديم العزاء واجب هام جداً. |
| Birçok araştırmacının girişimlerine rağmen, yoganın faydaları hakkında belli iddialarda bulunmak zordur. | TED | بالرغم من محاولات العديد من الباحثين، إلا أنه من الصعب تقديم حُجَج محددة حول منافع اليوجا. |
| Çünkü burada durmuş bulunmak istemeyen bir adamla konuşuyorum. | Open Subtitles | لانني واقف هنا اتحدث لرجل لا يريد ان يتم إيجاده |
| bulunmak istemezse bir adam, gidebileceği pek çok yer var. | Open Subtitles | لو أراد الرجل ألّا يتم إيجاده هنالك العديد من الماكن للذهاب لها |
| Belki de bulunmak istemiyordur. Yani sonuçta bunu ima etmişti. | Open Subtitles | ربّما لا تريد أنْ يُعثر عليها بما أنّ هذا ما قالته لنا |
| Her yerde onu arıyorum. - bulunmak istemiyor. | Open Subtitles | بحثت عنها في كلّ مكان ولا تريد أنْ يُعثر عليها |
| bulunmak istemeyen biriyle iletişim kuramam. | Open Subtitles | لا استطيع الأتصال بأحد لا يريد أن يجده أحد |
| Eric'in bulunmak istediğinden emin misin? | Open Subtitles | هل انت ماتكد بان ايريك يود ان يجده احد؟ |
| Nehrin bütün bu kısmında bulunmak bile yasa dışı. | Open Subtitles | هذا الجزء بأكمله من النهر حتى التواجد به ممنوع |
| Kriptonlular, insanı kucak açarak karşılayan tiplerden sayılmaz, ve bu adam yardım sinyalini gömmüşse, bulunmak istemiyor olabilir. | Open Subtitles | لا يقوم الكريبتونيين بالضبط بنشر زربية الترحيب وإذا قام هذا الرجل بالتخلص من وسيلة إنقاده فقد لا يريد أن يعثر عليه |
| - Sorun şu ki Amelia bulunmak istemiyor. | Open Subtitles | المشكلة ان اميليا لاتريد ان يجدها اي احد |
| Bu adama yönelik suçlamalarda bulunmak istiyor musun? | Open Subtitles | كنت ترغب في توجيه الاتهامات ضد هذا الرجل ؟ |
| Eğer o bulunmak istemezse, onu bulamazsın. | Open Subtitles | لو لم يكن يرغب بألاّ يُعثر عليه فلن يحصل ذلك |
| Özellikle aradığın insan bulunmak istemediğinde. | Open Subtitles | خصوصاً لمّا يكون الشخص الذي تبحث عنه غير راغبٍ بأن يتم العثور عليه |
| bulunmak istemiyorsa onu bulamayacağız. | Open Subtitles | حسناً, لن نعثر عليها, إذا لم تُرد أن يتم العثور عليها |
| Her iyi dedektif, bulunmak istemeyen insanları bulabilmelidir. | Open Subtitles | كل محقق جيد يحتاج أن يكون قادراً على إيجاد الأشخاص الذي يرغبون بالأ يجدهم أحد. |
| Senghor'un tasvir ettiği o evrensel medeniyete katkıda bulunmak istedim. | TED | أردت المساهمة في تلك الحضارة العالمية التي وصفها سنغور. |
| Belki bulunmak istemiyorlar. | Open Subtitles | ربما يكونوا راغبين بألا يتم العثور عليهم |
| bulunmak istemiyorsunuz, değil mi? | Open Subtitles | لا تريدونهم أن يجدوكم.. صحيح؟ |