| Anlamıyorsunuz. Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | أنت لا تفهم الأمر اضطررت لفعل ذلك. |
| Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | اضطررت لفعل ذلك |
| Senin için gitme vakti artık. Bay Tennyson, Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | سيد تنيسون, اضطررت لفعل ذلك |
| - Özür dilerim, Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | إنّي آسف، كان عليّ فعل ذلك |
| - Bill. - Bunu yapmak zorundaydım Janet. En sonki gibi olmasına izin veremezdim. | Open Subtitles | (بيل) يجب أن أفعلها (جانيت) لا يجب أن تكون مثل المرة السابقة |
| Bunu yapmak zorundaydım, çünkü, o gün salonda Yüzbaşı Abrar seni görünce bu yırtıcı kuşu mutlaka tuzağa düşürmemiz gerekiyor dedi. | Open Subtitles | لكن أنا اضطررت لفعل ذلك بسبب الفيلم الذي فعلته في القاعة ذلك اليوم ...النقيب أبرار رآك وقال هذه الفريسة أتت سعيدة إلى الفخ |
| Evet Rebecca, Naz'a yapılan komploya rütbeli kişilerin dahil olduğunu söyleyince Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | أجل، عندما قالت (ريبيكا) ذلك أن المؤامرة ضد (ناز) يتورط فيها أشخاص ذات نفوذ أجل، اضطررت لفعل ذلك |
| Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | اضطررت لفعل ذلك. |
| Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | اضطررت لفعل ذلك. |
| Üzgünüm ama Bunu yapmak zorundaydım Nathan. | Open Subtitles | آسفة، اضطررت لفعل ذلك (ناثان) |
| Özür dilerim, Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | إنّي آسف، كان عليّ فعل ذلك |
| Üzgünüm, Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | -إنّي آسف، كان عليّ فعل ذلك |
| - Üzgünüm. Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | -إنّي آسف، كان عليّ فعل ذلك |
| - Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | هيا- "يجب أن أفعلها يا "بن- |