| Tesadüfen bulduğumuz şey günümüzde pozitif psikoloji denen şey, ki bu benim bugün burada olma ve her sabah uyanma nedenim. | TED | ما مررنا به هو شيء يسمى علم النفس الايجابي وهو سبب وجودي هنا اليوم وسبب استيقاظي في الصباح كل يوم |
| burada olma nedenim bu. Hepimizin burada olma nedeni bu. | Open Subtitles | انه سبب وجودي هنا ان السبب نفسه لوجودكم هنا |
| Hiç bir şey görüp de, burada olma nedenim bu diye düşündün mü? | Open Subtitles | هل رأيت شيئاً في حياتك ومن ثم فكرت مثل حول سبب وجودك هنا |
| burada olma sebebini biliyoruz, ve bu sebep sadece ben değilim. | Open Subtitles | كلانا يعرف عن سبب وجودك هنا وأنا لست ذلك السبب |
| Hepimizin burada olma amacı birbirimizi korumak. | Open Subtitles | ,هذا هو سبب وجودنا هنا جميعاً أن يحمي بعضنا البعض |
| Ama burada olma nedenim, baban, başka önemli bir bayram geleneğimizi ikimizin de kaçırmasını istemedi. | Open Subtitles | لكن سبب تواجدي هنا لأنه لم يرد أن نفوت تقليد مهم آخر للعطلة. |
| burada olma nedenim bu. Hepimizin burada olma nedeni bu. | Open Subtitles | انه سبب وجودي هنا ان السبب نفسه لوجودكم هنا |
| Doğrusu, benim burada olma nedenim sadece iletişimi sağlamak. | Open Subtitles | بصراحة ، وجودي هنا هو فقط لضمان التواصل التام |
| İçimi dökmeliyim dostum. burada olma nedenlerimden biri de bu, değil mi? | Open Subtitles | لقد كنت بحاجة لأفتح قلبي يا رجل ذلك جزء من سبب وجودي هنا ، حسنا ؟ |
| Yaptığımı sandığınız şeyin burada olma sebebimle bir ilgisi yok. | Open Subtitles | مهما كان ما تظنونني فعلته فلا علاقة له بسبب وجودي هنا |
| Sonuçta burada olma sebebim bu. Hayatını olabildiğince kolaylaştırmak... | Open Subtitles | ففي النهاية هذا سبب وجودي هنا لأجعل حياتك سهلة قدر الإمكان |
| Perry... senin hakkında kitap yazacaksam... senin hakkında nasıl bir kitap yazacağıma karar vereceksem... burada olma sebebini... konuşmamız lazım. | Open Subtitles | بيري لو سأكتب عنك لو سأحدد كيف أكتب عنك يجب أن نتحدث عن سبب وجودك هنا |
| Senden arta kalanları yiyeceğim ama ikimizde biliyoruz ki burada olma sebebin bu değil. | Open Subtitles | سآكل هذه السلطة لكن كلانا يعلم ان هذا ليس سبب وجودك هنا |
| Şöyle diyelim, Ajan Douglas burada olma nedenin. | Open Subtitles | دعنا نقول ان العميلة دوجلاس هي سبب وجودك هنا |
| Sana olan şeyi saklamak burada olma amacına ters düşüyor. | Open Subtitles | إن مداراة ما حل بكِ سوف يجعل من وجودك هنا دون قيمة. |
| burada olma sebebimiz kontrolden çıkmış olması. | Open Subtitles | سبب وجودنا هنا أن الأمر خارج عن السيطرة |
| burada olma sebebimiz bu değil, Binbaşı. | Open Subtitles | ذلك ليس سبب وجودنا هنا أيها الماجور |
| Anlattığınız durum bizim burada olma sebebimiz. | Open Subtitles | -القصة التي تقولها هي سبب وجودنا هنا بالضبط |
| Çünkü benim burada olma sebebim sensin. | Open Subtitles | السبب في تواجدي هنا |
| Math onu davet etmiş olabilir ama burada olma sebebi bu değil. | Open Subtitles | ربما يكون "ماث" دعاه ولكن هذا ليس سبب وجوده هنا |
| İçecek bişeyler almaya gidiyorum, ve dödüğümde burada olma | Open Subtitles | . سوف أذهب لأحصل على شراب ، عندما أعود ، لا تكون هنا |
| Döndüğümde burada olma. | Open Subtitles | لا تكن هنا عندما أعود |
| Sadece döndüğümde burada olma. | Open Subtitles | فقط لا تتواجد هنا عندما أعود |