| Sadece bir örümcek ve burada yaşıyorlar. Çünkü vahşi doğadayız. | Open Subtitles | إنه مجرد عنكبوت، وهو يعيش هنا لأننا في الطبيعة |
| İnsanlar neden hâlâ burada yaşıyorlar o zaman? | Open Subtitles | . بحق الجحيم , لماذا هنالك من لايزال يعيش هنا |
| Kadınları Amazonlar gibiler, burada yaşıyorlar, tüm dünyaları burası. | Open Subtitles | نسائها كالأمازون و بالنسبة لمن يعيشون هنا هي العالم برمته |
| Bu bir uzaylı istilası değil. Onlar burada yaşıyorlar. | Open Subtitles | هذا ليس غزوا للكائنات الفضائية إنهم يعيشون هنا |
| İki aydır burada yaşıyorlar, ve hiç arkadaşları yok. | Open Subtitles | لقد عاشا هنا منذ شهرين وليس لديهما أصدقاء |
| Joe ve Duff Harris burada yaşıyorlar. | Open Subtitles | "جوي" و "ديف هاريس" عاشا هنا |
| Beş yıldan beri burada yaşıyorlar. | Open Subtitles | للأسف عاشوا هنا منذ خمس سنوات |
| burada yaşıyorlar veya burada avlanıyorlar. | Open Subtitles | إذاً فهو يعيش هنا و هذه منطقة صيده |
| Evet, burası Dmitri'nin, Paval ve ağabeyi burada yaşıyorlar. | Open Subtitles | نعم، يملكه (ديميتري) (بافل) يعيش هنا مع أخيه |
| burada yaşıyorlar. | Open Subtitles | الذين يأخذون عملهم على محمل الجد. يعيشون هنا في المركز. |
| Bu adamlar bir gün işe yarar diye sıradan bir yazılım oluşturdular ve artık burada yaşıyorlar. | Open Subtitles | هؤلاء الرجال صمموا نظام برمجة مُتوسط الكفائه رُبما يوم من الأيام يُساوي مالًا والآن يعيشون هنا |
| Şimdi onların hepsi alternatif bir gerçekliğin içinde burada yaşıyorlar. | Open Subtitles | الجميع يعيشون هنا في واقع مواز نوعاً ما -جعلتَهم بائسين |
| şey ezelden beri ailecek burada yaşıyorlar. | Open Subtitles | في الواقع، إنهم يعيشون هنا منذ زمن بعيد. |
| Doğru, işte gidiyorsun. burada yaşıyorlar. Onlar bilecekti. | Open Subtitles | حسنا ، اليك هذا هم يعيشون هنا لو وجد لكانوا يعلمون |