| Akşam gençlerle partide felan değildim. Cebindeki kağıtta benim asker kaçağı olduğum yazıyor. | Open Subtitles | ولديك أمراً في جيبك الأيسر يقول إنني هارب من الجندية ومنتحل شخصية ضابط |
| Beni gördüğüne sevindin mi, yoksa o Cebindeki tüfek mi? | Open Subtitles | كنت سعيدة لرؤيتي، و أم أن هذه البندقية في جيبك ؟ |
| Parmak uçlarında kalan kurumuş tahta kalemi mürekkebine ve göğüs Cebindeki lazer kalemine bakarsak bana kalırsa son bir kaç hafta içinde Tayland'a gitmiş Orta Doğu konusunda bir profesör olduğunu tahmin ediyorum. | Open Subtitles | اضف الى ذلك اثار القلم الجاف على يديه وقلم الليزر الذي في جيب صدره اعتقد انه استاذ |
| Dijital para birimi. Göğüs Cebindeki bir sabit diskte. | Open Subtitles | إنها عملة رقمية في جيب صدره، موضوعة على قرص صلب |
| Cebindeki paraların sesinden! O gün ben hiçbir şey alamadım. | Open Subtitles | سمعت صوت عملات في جيبه ولم نكن استقبلنا شيء يومها |
| Belki Cebindeki bir şeyi tutuyordur. | Open Subtitles | ربما هو يتمسك بشدة بشيء في جيبه مثل ماذا؟ |
| Hayır, ancak Cebindeki kayıt cihazını kapatabilirsin. | Open Subtitles | لا , لكن يمكنك ايقاف جهاز التسجيل فى جيبك |
| Ama Cebindeki o biçagi birakip bana birkaç gün içinde sorarsan belki bir düsünürüm. | Open Subtitles | لكن لو رفعت يدك عن السكينة التي في جيبك وتسألني بعد أيام ربما أفكر حيال الأمر |
| Cebindeki birkaç yöneticiyle yapabileceklerin inanılmaz. | Open Subtitles | إنّه لأمر مُدهش ما يُمكنك القيام به مع حاكمين في جيبك. |
| Sen Cebindeki tüm parayı bu maça yatırmadın mı? | Open Subtitles | لقد راهنت بكل النقود التي في جيبك على هذه المباراة،صح؟ |
| Lütfen önünüzdeki koltukların arka Cebindeki güvenlik kartlarına bakın. | Open Subtitles | رجاءً راجعوا بطاقة تعليمات السلامة في جيب ظهر المقعد أمامكم. |
| Siz bana bu bıçağın çocuğun Cebindeki bir delikten düştüğünü birisinin bıçağı bulduğunu, çocuğun evine gittiğini ve sırf bıçağın keskinliğini denemek için adamı öldürdüğünü mü söylemek istiyorsunuz? | Open Subtitles | هل تحاول إخباري أن هذه السكين سقطت من فتحة في جيب الولد، ثم التقطها شخص ما وذهب إلى بيت الولد وطعن أباه بها فقط لاختبار حدتها؟ |
| Cebindeki isimler İngiltere'de çalışan Alman ajanları. | Open Subtitles | الاسماء في جيبه هي اسماء عملاء المان يعملون في بريطانيا |
| Tabi Cebindeki yüzüğü senin bulmanı en başından beri planlamıştı. | Open Subtitles | بالطبع كان قاصداً لأن تعثر على الخاتم في جيبه |
| Ama senin deminden beri Cebindeki şeyin fark edilileceği korkusuyla kıvrandığını söyleyebilirim. | Open Subtitles | لو لم يكن هذا يبدو وكأنك تحمل "الخوف من الإكتشاف" فى جيبك. -ماذا؟ |
| McCall, pantolonun Cebindeki bir otomatikle kendini savunur. | Open Subtitles | ماكول دافع عن نفسه بسلاح اوتوماتيكي كان في بنطاله |
| Oh, sanırım bekleyip görmeliyim Cebindeki şeker çubuğundan mı yoksa sadece onu gördüğün için mi mutlusun. | Open Subtitles | أوه، يَحْزرُ بأنّني يَجِبُ أَنْ إنتظرْ للإكتِشاف إذا هو كَانَ a قصب حلوى في جيبِكَ أَو أنت كُنْتَ فقط سعيد لرُؤيتها. |
| Memur Bey. Gömleğinizin Cebindeki ipek mendili alabilir miyim? | Open Subtitles | سيدي ، هل يمكني الحصول على المنديل الحريري من جيبك الشمال الأعلى ؟ |
| Ted de Victoria'ya "Cebindeki karidesi" göstermiştir kesin. | Open Subtitles | أراهنكم ان تيد أظهر لفيكتوريا القريدس داخل جيبه (تعني بذلك ضاجعها) |
| - Evet, RD salonunda, Paulie görmüş. Pencereden fırlarken Gags'in Cebindeki para, senin parandı. | Open Subtitles | (بولي) رآها تسقط، ما بجيب (غاغز) حين قفز عبر النافذة كان مالك |
| Sol Cebindeki düğme kamera. | Open Subtitles | الزر بجيبك من اليسار هي الكاميرا. |
| Paskalya'da giydiğim Keten takım elbisemin iç Cebindeki zulamı aldım ve uçtum. | Open Subtitles | أخرجت ما أخفية فى جيب جيب بدلة عيد الفصح |
| Sahnede gözüne spot ışığı tutulmuşken, bir erkeğin Cebindeki elması bir tek sen görebilirsin. | Open Subtitles | أتدرين أنك الوحيدة على المسرح بإشعاع نور بعينيك ترى الألماس في جيوب الرجال |