| Boğazındaki ve ciğerlerindeki çamurlu su onun şaftın üstünde öldürüldüğünü doğruluyor. | Open Subtitles | طين في حلقه و رئتيه تؤكدان بانه قد قتل عند قمة العمود |
| Nefesi kesilmiş ki bu da ciğerlerindeki noktacıklı morartıları açıklıyor. | Open Subtitles | "تنفسه إندفع إلى التوقف، الذي يُفسر الكدمة الحبرية على رئتيه." |
| Adam denemiş olabilir ancak Jake'in boğazındaki hasar nedeniyle ciğerlerindeki suyu boşaltamamıştır. | Open Subtitles | قد يكون الرجل حاول لكن مع الضرر الحاصل لحلق جايك لم يكن قادرا على اخراج الماء من رئتيه |
| Dalmak için ciğerlerindeki havayı bırakır ve sessizce dibe inerler. | Open Subtitles | ولغرض الغوص, فإنها تزفر الهواء للخارج مما يقلل من حجم رئتيها يمكن أن تغوص بدون أثر |
| Şimdi kadının sahip olduğu belki de tek şey şu eski büyük ev... ve ciğerlerindeki bir kürek dolusu toz. | Open Subtitles | تقريباً الشيء الوحيد الجميل الذي .تبقىلهاالآنهوذلكالبيتالقديمالكبير. ومجرفة مليئة بالغبار في رئتيها |
| ciğerlerindeki basıncı azaltamazsam ölür. | Open Subtitles | , لو لم أعالج الضغط على رئتها , فسوف تموت لذا لن تمانع ان لم تستطع أن تمشي |
| Kurbanın ciğerlerindeki su yosunu ile alandaki su yosunu eşleşti mi? | Open Subtitles | الطحالب في رئتي الضحية تتطابق معك الطحالب في الموقع ؟ |
| - Bu, ciğerlerindeki kumu açıklar. | Open Subtitles | - الذي يفسّر الرمل في رئتينه. |
| ciğerlerindeki su bizi buraya ulaştırdı. | Open Subtitles | الماء الذي عثرنا عليه في رئتيه هو ما قادنا إلى هنا |
| Bu arada, ciğerlerindeki su, deniz suyu değilmiş. | Open Subtitles | ، علي الرغم من هذا . الماء الموجود في رئتيه . لم تكن مياه من البحر |
| ciğerlerindeki su, olası saldırı mekanının seçeneklerini düşürmeye yardımcı olabilir. | Open Subtitles | نوع المياه فى رئتيه قد تساعدنا على تقليص مكان وقوع الجريمة. |
| ciğerlerindeki şu şeylerde neyin nesi? | Open Subtitles | مهلاً، ما هذه الأشياء على رئتيه ؟ |
| Doktorlar ciğerlerindeki suyu boşaltmak için, bileklerinden tutup ters çevirip sallamışlar. | Open Subtitles | ...و يحكى أن الأطباء أضطروا لأرجحته مقلوباً من كاحله ليطردوا المياه من رئتيه |
| Haliz hazırda bir delik açtığımız düşünürsek ciğerlerindeki hava hacmini artırmamız gerek. Keski. | Open Subtitles | علينا أن نزيد حجم الهواء في رئتيه طالما لدينا بعض الفتحات، سكين! |
| Embolizma. ciğerlerindeki embolizma. | Open Subtitles | الإنسدادات, الإنسدادات في رئتيه بالطبع |
| Kırık dişler, çatlaklar, ciğerlerindeki perdelenmeler, | Open Subtitles | الاسنان المكسورة الكسور و التمزقات الخثرات في رئتيها |
| ciğerlerindeki su bileşenleri ile tamamen uyuyor. | Open Subtitles | المكونات في تطابق تام لما هو موجود من الماء في رئتيها |
| ciğerlerindeki havanın şoka bağlı olarak çıkışı gibiydi. | Open Subtitles | نوع من تدفق الهواء في رئتيها من الصدمه اعتقد |
| ciğerlerindeki su, akıl deposunun önündeki havuzun suyuyla eşleşiyor, sadece klor ve alkalik seviyelerinde farklılıklar var. | Open Subtitles | لقد طابقنا المياه الموجودة في رئتيها مع النافورة المقابلة "لمبنى "ثيتك تانك نفس مستوى الكلور و الألكيل |
| Hayır, ciğerlerindeki havayı dışarı çıkarttın. | Open Subtitles | انها لم تتنفس أنتى دفعتى الهواء خارج رئتها |
| ciğerlerindeki kanamadan ölecek. | Open Subtitles | إنّها تنزف حتّى الموت من رئتها |
| Gölet suyunu kurbanın ciğerlerindeki içeriklerle eşleştireceğiz. | Open Subtitles | لتحطيم وجه الضحية سنقوم بمطابقة مياه المستنقع لمحتويات رئتي الضحية. |