| Biliyor musun, işlenen suçun ciddiyetini anladığına dair şüphelerim var. | Open Subtitles | أتعلمين ، أنا قلق قليلاً لعدم رؤيتك خطورة تلك المُخالفات |
| Fakat bu resimler, buz tabakasının kalınlığını göstermediğinden dolayı sorunun ciddiyetini yeteri kadar ortaya koyamıyor. | TED | ولكن هذا يقلل من خطورة هذه المشكلة بالذات لأنها لا تظهر سماكة الجليد. |
| Oradayken Kuzey Afrika daki su krizinin ciddiyetini öğrendik. | TED | و خلال ذلك علمنا عن خطورة كارثة المياه في شمال افريقيا |
| Süslü grafiklerin içeriğin ciddiyetini azalttığına dair bir yargı var. | TED | هناك اشارات ضمنية بان الرسومات التزينية تقلل من جدية المحتوى |
| Bu olayın ciddiyetini hafife alma Ajan Mulder. | Open Subtitles | لا تقلّل من تقدير جدية هذه، الوكيل مولدر. |
| Son kurşunun parçaları çıkartıldı fakat durumu ciddiyetini koruyor. | Open Subtitles | تمّت إزالة شظايا الرصاصة النهائية لكنّه لا يزال في حالة حرجة |
| Durumun ciddiyetini anlamamıştım... ama artık farkındayım. | Open Subtitles | لم اكن اُدرك خطورة الموقف ولكنى اعرف الآن |
| Durumun ciddiyetini onlara ve insanlarına dramatize edecek bir şey. | Open Subtitles | شىء درامي جدا لهم سوف تدرك شعوبهم خطورة الوضع. |
| Evladım, hatalarının ciddiyetini bir an olsun azımsayamam. | Open Subtitles | ابنتي إنّي لا أستخفّ للحظة في خطورة أخطائكِ. |
| Rahibe, yaptığınız şeyin ciddiyetini düşündünüz mü? | Open Subtitles | أختاه، هل تقدّرين حقّاً خطورة ما تفعلينه؟ |
| Bazı şeylerin ciddiyetini anlamak için daha çok gençsiniz. | Open Subtitles | ما زال عمركن صغيراً لتدركوا خطورة بعض الأمور |
| Ama umarım ki babanın ölümü şu anda bulunduğumuz durumun ciddiyetini tam olarak ortaya koyabiliyordur. | Open Subtitles | لكن أتمنى أن موته يعرض لكِ جيداً خطورة الموقف الذي نحن به الآن |
| Hayatları sonsuza kadar değişen ve etkilenen insanların durumunun da ciddiyetini anlıyorum. | Open Subtitles | أتفهم خطورة أن حياة الناس بدأت تتغير للأبد وتتضرر |
| Geceleri kapısına birilerinin dayanacağını, kendisine ve ailesine zarar vereceğini düşünerek gözüne uyku girmeyen kişilerin de durumunun ciddiyetini anlıyorum. | Open Subtitles | أتفهم خطورة عدم القدرة على النوم جيداً في الليل لأنك خائف من أن يأتي شخص لبيتك |
| Hastaneyi arayıp, durumun ciddiyetini anlattım. | Open Subtitles | لقد إتصلت بهم مسبقا و أوضحت خطورة الحالة |
| - Doktor, bizim gibi bilim insanları bu insanlardan frenginin ciddiyetini anlamalarını beklememeli. | Open Subtitles | -أيها الطبيب ، إنهم لا يفهمون خطورة الزهري كما نفهمه نحن رجال العلم |
| Bu durumun ciddiyetini anlamıyorsunuz bence. | Open Subtitles | انا لا اعتقد حقاً انكما تفهمان خطورة هذا الوضع |
| Durumun ciddiyetini anladığınızı sanmıyorum Amirim. | Open Subtitles | لا أعتقد أنك تدرك مدى خطورة هذا الموقف أيها القائد. |
| Çocuklarının içlerinde bulunduğu durumun ciddiyetini asla küçümseyemeyeceğimiz bu insanların finansal sıkıntılarını hafifletmek ve onlara sıcak güvenli bir yer sağlamak için burdayız. | Open Subtitles | و لا يمكننا التقليل من جدية ما يمر به أطفالهم و لكن يمكننا تقليل عبئهم المادي قليلاً |
| Sanırım bulunduğunuz durumun ciddiyetini anlayamadınız. | Open Subtitles | لا أظن انك تقدرين جدية الموقف التي أنت فيه |
| Durumun ciddiyetini kavradığını zannetmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد تدرك جدية الحالة. |
| Hemen St. Margeret's Hastanesine yetiştirilen kızın durumu ciddiyetini koruyor." | Open Subtitles | خارج ساحة أنتظار منزل "تشيسمان" أمس ونُقلت على الفور لمستشفى "مارجريت" حيث لاتزال حالتها حرجة |