| Ve pek çok zengin ülkede, asla aşırı yoksulluğun bitirilemeyeceğini düşünenler var. | TED | وكثيرون في الدول الغنية، يعتقدون انه، لا يمكننا القضاء نهائيا على الفقر. |
| Sizin kadar genç bir kızın kraliçe olamayacağını düşünenler varken hem. | Open Subtitles | هؤلاء من يعتقدون أن فتاة شابة في عمرك لا تستطيع الحكم |
| Kendilerinin beş yıla kıyasla daha iyi durumda olduğunu düşünenler: yüzde 70. | TED | من يعتقدون أنهم أفضل حالاً مما كانوا عليه قبل خمس سنوات: 70%. |
| Ayrıca günümüzde, mekiklerin sürekli cebimizden para götüren bir yatırım olduğunu düşünenler var. | Open Subtitles | وهناك الفضولين الذين يظنوا أن المكوك هو عبارة عن دلو صدئ يحتاج الى التنظيف |
| Bunun bir hastalık değil kasıtlı zehirleme olduğunu düşünenler var, bir kişi tarafından. | Open Subtitles | هناك من يعتقد بأنّه ليس مرضاً مطلقاً لكن التسمم متعمداً عمل فرد واحد |
| Sevgilin olmayan biriyle aldatmadır! Düşünmekte mi? Tamam şimdi öpüşmenin aldatmak olduğunu düşünenler el kaldırsın. | Open Subtitles | فهذه علاقة حميمة تعطها لشخص آخر من يظن التقبيل خيانة يرفع يده ؟ إن كان التفكير خيانة فالتقبيل بالتأكيد خيانة |
| Harold, o kadınları öldürdüğünü düşünenler var. | Open Subtitles | هارولد, هناك أناس يعتقدون بأنك قتلت هؤلاء النساء. |
| Washington'da Batının yerleşime açılamayacağını düşünenler var. | Open Subtitles | هناك فى واشنطن من يعتقدون أن الغرب لن يستقر أمره أبدًا |
| Gerçekten, bunun güzel olduğunu düşünenler var. | Open Subtitles | يعتقدون بعض هؤلاء الناس أن هذه الأغاني جيدة حقاً |
| Mandi'nin harika olduğunu düşünenler aslında kimse öyle düşünmüyor güven bana , o sadece yıllardır yapılan sosyal beyin yıkama siz neden hazır değilsiniz hala | Open Subtitles | الناس الذين يعتقدون ان ماندي مذهلة لا أحد بالحقيقة صدقيني انها خلاصة من سنين من غسيل المخ |
| Genellikle kendisiyle problemi olabileceğini düşünenler soruyor. | Open Subtitles | بالعادة هم الذين يعتقدون أن لديهم مشاكل مع نفسهم |
| Senin yaptığını düşünenler şu anda buraya geliyorlar. | Open Subtitles | حسناً الناس الذين يعتقدون بأنك فعلت آتين لهنا الآن |
| Bize tuhaf tuhaf bakıp, birlikte olmamız gerektiğini düşünenler yine olacak. | Open Subtitles | سيظل هناك ناس يعتقدون أننا مضحكين ويعتقدون أنه من المفترض لنا أن نكون معاً |
| Aramızda seni öldürmemiz gerektiğini düşünenler oldu. | Open Subtitles | هناك البعض بيننا يعتقدون أنه يجب علينا قتلك بشكل فورا |
| Bunun bir tesadüf olmadığını düşünenler de var. | Open Subtitles | فيالوقتنفسهالذيأخذفيهالمدير المساعدإجازته.. يوجد بعض الأشخاص الذين يعتقدون أن الأمر لم يكن مصادفة. |
| El yazmasının yeni bir yazılı dil biçimi yaratma girişimi olduğunu düşünenler, üretildiği kültürün bilgisini içeren bir ansiklopedi olabileceğini söylüyorlar. | TED | الأشخاص اللذين يعتقدون أن المخطوطة هي محاولة لابتكار شكل جديد من اللغة المكتوبة يخمنون أنها يمكن أن تكون موسوعة. تحتوي على معرفة من الثقافة التي أنتجتها. |
| Yine de seni buraya atamanın iyi olmadığını düşünenler vardı. | Open Subtitles | لكن كان هناك اشخاص لم يظنوا ان تعيينك فى وحدة تحليل السلوك فكرة صائبة |
| Görünüşe göre Bass'in bir pislik olduğunu düşünenler yalnızca dışarıdaki protestocular değil. | Open Subtitles | يبدو أن المتظاهرين في الخارج ليسوا وحدهم من يظنوا أن (باس) معتوه |
| Şimdi bunun Rockwool ile izole edildiğini düşünenler lütfen ellerini kaldırsın. | Open Subtitles | من يعتقد أن هذا هو المنزل ذو العازل فليرفع يده |
| Peki. Bu büyüyü yapmam gerektiğini düşünenler el kaldırsın. | Open Subtitles | حسناً، كل من يعتقد أن قراءة التعويذة لِتقويَتي في مصلحتنا، فليرفع يديه |
| Rock yıldızları kendilerini öldürdüğünde kötü hissedenler... ve komik olduğunu düşünenler. | Open Subtitles | أحدهما من يشعرون بالحزن عندما يقتل نجوم الروك أنفسهم والنوع الآخر هو من يظن هذا مضحكاً والنوع الآخر هو من يظن هذا مضحكاً |
| Böyle düşünenler için üzülüyorum. "Günün geri kalan zamanı daha güzel olamaz" demiş oluyorlar. | Open Subtitles | أشعر بالسوء حيال من يشعرون بهذا ليس وكأن اليوم سيتحسن |
| Firarı düşünenler 198 parçaya ayrılacaklar! | Open Subtitles | من يفكّر في الهروب سيُقطّع 198 قطعة |