Mesela, şu an dünyanın farklı yerlerinden bin insanın genom dizilerinin incelendiği devam etmekte olan bir proje var. | TED | هناك على سبيل المثال مشروع يجري لسلسلة جينات الآلاف الافراد الجينوم الخاص بهم من مختلف أنحاء العالم |
Örneğin, dünyanın farklı yerlerinden insanlara da bu soruları sorduk, liberal ve muhafazakâr insanlara ve aslen aynı cevapları verdiler. | TED | فمثلا، سألنا أشخاصًا من مختلف أنحاء العالم عن هذه الأسئلة، أشخاص من الليبراليين والمحافظين، ولقد أعطونا أساسًا نفس الجواب. |
Bunu bir öncelik olarak belirlediler ve sonrasında dünyanın farklı yerlerinden bu konu üzerinde çalışan, esasında aynı konu, 300 araştırmacı işe alındı. | TED | لذا يقومون بتحديده على أنه الأولوية الأهم ، وبعدها قاموا بالتجنيد و لديهم الآن 300 باحث من مختلف أنحاء العالم والذين يقومون بدراسة هذا الموضوع ، بشكل أساسي نفس الموضوع . |