| Belki dürbünle bir kez daha bakarsam iyi bir şeyler görürüm. | Open Subtitles | ربما لو نظرت مرة أخرى عبر هذا المنظار فسأرى شيئا أفضل |
| Ama bunu şu elindeki dürbünle yapmak ve gördüğün her küçük şey hakkında vahşice yorumlarda bulunmak bir hastalıktır. | Open Subtitles | ولكن فعل ذلك بهذة الطريقة ومعك المنظار وتكوين أفكار غريبة عن كل شىء تشاهدة , فعل مريض |
| Süpernova aramak kalabalık bir futbol stadını belirli bir süre içinde fotoğraf çekmekte olan birini yakalama umuduyla dürbünle taramaya benzer. | Open Subtitles | فالبحث عن سوبرنوفا هو مثل البحث بمنظار فى إستاد كرة قدم ممتلىء على آخره عن الشخص الذى يلتقط صورة فوتوجرافيه |
| dürbünle bir şey görmek istiyorsan... pencereler arasında gezinmeyeceksin. | Open Subtitles | إن كنت تريد رؤية شيئ بالمنظار فليس بمقدورك التنقّل بين النّوافذ |
| Ve duvarın karşı tarafında, binalardan sarkarak dürbünle gözetleme yapan Doğu Alman askerlerine baktım onlar da direkt bana bakıyorlardı ve sonra, şöyle düşündüm... | Open Subtitles | ولمحت جنود شرقيين عند احد الابنية في الجانب الاخر ومعهم مناظير ويحدقون بي |
| Ben seni daha çok çalıların içinde dürbünle takılan bir tip olarak düşünüyorum. | Open Subtitles | لا، أراك أكثر كالرجل المسجون بين الأسيجة ومعك منظار |
| İnsanları romantikleştirip durma ve oturup o dürbünle ucube gibi onları izle. | Open Subtitles | لا تتصرفي برومانسية تجاه غباء البشر و تشاهدين عبر منظارك |
| Ama bunu şu elindeki dürbünle yapmak ve gördüğün her küçük şey hakkında vahşice yorumlarda bulunmak bir hastalıktır. | Open Subtitles | ولكن فعل ذلك بهذة الطريقة ومعك المنظار وتكوين أفكار غريبة عن كل شىء تشاهدة , فعل مريض |
| Onu bir daha zor görürsün dürbünle bile. | Open Subtitles | أنت لست قريباً من رؤيته مجدداً. حتى مع هذا المنظار. |
| İşte bu dürbünle onları bulup bastı kurşunu. | Open Subtitles | كان يصطادهم واحداً واحداً بهذا المنظار ومن ثم كان يقتنصهم |
| Saatlerce birbirlerine dürbünle bakınıyorlarmış. | Open Subtitles | مضوا يحدقون في بعضهم البعض لساعات عبر المنظار |
| dürbünle etrafı gözetliyordum ve senin odada durduğunu sandım. | Open Subtitles | بينماكنت أنظر , في المنظار المكبر, وبدا كما لو كنت واقفه في الغرفة. |
| Bak, bölgede değildim, ama dürbünle gözetlerken, o gömü yerinde bir şeyler olduğunu gördüm. | Open Subtitles | اسمع، لم أكن على المحميّة ، لكنّي، كنت أشاهد من خلال المنظار . و رأيت شيئاً يجري بموقع حرق الجنائز |
| Gizli hayranın, seni gelişmiş bir dürbünle uzaktan seyreden bir sapık olabilir. | Open Subtitles | يمكن أن يكون معجباً سريّاً أو منحرفاً يراقبكِ من بعيد بمنظار |
| Key West'deki en yüksek çıkıntıya dürbünle çıksam senin kadar bilgim olurdu. | Open Subtitles | صح أو خطأ إذا كنت على أرض مرتفعة في (كي ويست) الآن بمنظار جيد هل سأكون بنفس القدر من الإطلاع كما أنا حاليا؟ |
| Ve bunu biliyorum çünkü eve seni ben getiriyorum, dürbünle sana ve bakmamam gereken diğer her şeye bakıyorum. | Open Subtitles | و يمكننى معرفة ذلك لأني أحضرتك إلى منزلك و شاهدتك بالمنظار و كل شئ آخر كان لا ينبغى أن أفعله |
| İkinizden biri, dürbünle ardımızı gözlesin. | Open Subtitles | أحدكما يجب أن يرصد المؤخرة بالمنظار الألماني |
| Arlington'daki cenaze törenine, birkaç yüz metre öteden dürbünle izleyerek katıldım. | Open Subtitles | حضرتُ جنازته في "أرلنغتون" من خلال مناظير بعيدة بألف ياردة |
| Güçlü bir dürbünle güvenli bir mesafeden çevreyi gözleyebilirdi. | Open Subtitles | منظار قوى سيسمح له ملاحظتها من مسافة آمنة |
| dürbünle bile camın arkasını göremezdi. | Open Subtitles | أوقفت سيارتي في الظلام لم يستطع أن يرى خلال الزجاج حتى مع منظار |
| Hayır değil. dürbünle bak. | Open Subtitles | لا، الأمر ليس كذلك شاهد من خلال منظارك. |
| dürbünle etrafa, bir bak. | Open Subtitles | ألقي نظرة خلال منظارك |