| Anlayamadığım gizli bir dürtü bizi karşımızdaki kişinin başka bir yerine çekiyor. | Open Subtitles | لا أستطيع فهم الدافع السري الذي يرسمنا لشخص واحد بدلاً من آخر |
| Uzun süre önce, çiftleşme ve üreme için üç farklı beyin sistemi geliştirdiğimizi belirtmiştim: Cinsel dürtü, yoğun romantik aşk hisleri ve uzun süreli bir partnere duyulan derin, sınırsız bağlılık hissi. | TED | ولقد حافظت بعد فترة طويلة بعد أن قمنا بتطوير ثلاث أنظمة دماغ مختلفة بشكل واضح للتزاوج والتكاثر: الدافع الجنسي، مشاعر الحب الرومانسي الشديد ومشاعر التعلق لأبعد الحدود مع شريك على المدى الطويل. |
| Buna karşı konulmaz dürtü diyebiliriz. Savunmanı bu şekilde yapabiliriz. | Open Subtitles | يطلق عليه دافع لا يقاوم , وهذا هو دفاع قانوني |
| Bir zorunluluk dürtüsü etkisindeydim, uçmayı öğrenmeye yönelik ilkel bir dürtü, tıpkı bir insan gibi. | TED | لقد تملكني شعور قسري، دافع بدائي لتعلم كيفية الطيران، كإنسان. |
| Aynı mikroskoplar, aynı ölü kurbağalar insanları parçalara ayırmak için aynı anlaşılmaz dürtü. | Open Subtitles | نفس الهوس بالميكروسكوب، والضفادع الميتة ونفس الرغبة الملحة، ولكن المنطقية لتجزئة الجسد البشريّ |
| dürtü çok kuvvetli teşvik edicidir, Frankie. | Open Subtitles | سنكون كسبنا شيء . الرغبة في اللقاء حافز قوي , فرانكي |
| Enerji, odak, tutku, motivasyon, istek ve dürtü ile bağlantılı olarak, beynin en ilkel kısımlarında bulunurlar. | TED | إنهم يقعون في الأجزاء الأكثر بدائية في الدماغ،وترتبط بالطاقة، التركيز،الشهوة، الحافز الرغبة والدافع. |
| Elbette, ortada olağan bir dürtü yok. | Open Subtitles | بالطبع لم يكن هناك اى من الدوافع المعتادة |
| Bu hayatta kalma içgüdüsü. Bu en güçlü dürtü. | Open Subtitles | إنها غريزة البقاء، حيث أنها حتما الدافع القوي |
| Sanırım kanıtsız bir dürtü idman bisikletine binmeye benzer-- | Open Subtitles | أعتقد أن الدافع بلا دليل مثل ركوب الدراجة الثابتة |
| Yürek, acı, aşk, cinsel dürtü. | Open Subtitles | القلب , والألم , والحب , الدافع الجنسي. |
| Bunda dürtü var. Resimdekinin ne olduğunu görmelisiniz. | Open Subtitles | هناك دافع في هذا، ستريدين رؤية محتوى هذه الصورة |
| Bu da onu harika bir dürtü yapıyor. Aradığınız bu muydu? | Open Subtitles | عجباً، فكري بكل الأشخاص الذين ضللهم إنه دافع للقتل |
| Obsesif kompulsif bozukluk, dürtü kontrolü, ayrıştırıcı davranışlar. | Open Subtitles | . الوسواس القهري ، دافع السيطرة ، انفصام السلوك |
| Adrian, bu dürtü ne zaman baş göstermeye başladı? | Open Subtitles | أدريان، متى بدأت هذه الرغبة تظهر جليا عليك لوحدها؟ |
| Bu bir dürtü satın var. | Open Subtitles | إذا كنت ترغب في استخدام التعبير المجازى مرة أخرى. انه حافز للشراء. |
| Süreci bölmeye ve gözlemlemeye başladığımızda, yani dürtü ve otomatik tepkiyle değil de, etkileri bakımından gözlemlemeye başladığımızda, artık çevresine otomatik olarak tepki veren, beden-zihin bilinciyle hisseden bir kişi olmaktan çıkarız. | Open Subtitles | تبدأ بكسر علاقاتها طويلة الأمد عندما نبدأ بالمقاطعة و نراقب ليس بدافع الحافز و الاستجابة و رد الفعل التلقائي.. |
| Pekâlâ öyleyse. Bir dürtü var. Başka dürtüler de olabilir. | Open Subtitles | حسنا جدا, هذا أحد الدوافع, وقد يكون هناك المزيد |
| Çünkü Beth'in yaptığı her şeyin doğasında karanlık bir dürtü vardır. | Open Subtitles | لأن كل ما تعمله "بيث" ينبثق في خَلَدها من دوافع معتمة. |
| dürtü kontrolü ve yürütme fonksiyonu için gerekli olan prefrontal korteksi engelliyor, ki bu alan, öğrenme için kritik bir alandır. | TED | ويمنع قشرة الفصّ الجبهي الضرورية للسيطرة على الانفعالات والوظائف التنفيذية المنطقة الحساسة للتعلّم |
| Bazen dürtü iyi bir şey olabiliyor. | Open Subtitles | أحيانًا الإندفاع يمكن أن يكون شيء جيّد جدّاً. |
| dürtü. | Open Subtitles | إمبالس |
| Doğru, ama yine de dürtü kontrol bozukluğu sayılır. | Open Subtitles | صحيح،و لكن مازال يعتبر كوسيلة للسيطرة على الإنفعالات. |