| Çünkü senin kalbini kırdım ve bunu yıllardır düzeltmek istiyordum. | Open Subtitles | لأنني آذيت ، وقد اعتزمت على إصلاح هذا منذ أعوام |
| Hâlâ annesinin rahmindeki bir ceninin akciğerlerini düzeltmek için yardım ettim. | Open Subtitles | لقد ساعدتُ في إصلاح رئة جنين لا يزال في رحِم أمّه |
| Neden kendi hatalarımızı ve kusurlarımızı düzeltmek umuduyla makineler inşa ederiz? | Open Subtitles | لماذا قد قمنا ببناء ألات على أمل تصحيح عيوبنا و نُقصنا |
| Dinle Jason, yaptıklarımı düzeltmek için vereceğin cevaplara ihtiyacım var. | Open Subtitles | أصغ جايسون أنت يجب أن تعطيني بعض الردود لتصحيح ماأفعله |
| Her şeyi düzeltmek için çok çalıştım; sadece işleri yoluna koymak için. | Open Subtitles | لقد حاولت أن أصلح كل شيء أصحح الأمور و كل مرة أخربها |
| Belki de diğerlerinin hayatlarındaki karmaşayı düzeltmek için çok uğraşıyordur. | Open Subtitles | ربما تحاول بصعوبة اصلاح حياة الناس الآخرين الملخبطة |
| Hatırlatmak isterim ki presbiyopi insanlık tarihi boyunca bizimle birlikte ve onu düzeltmek için birçok farklı şey denedik ve yaptık. | TED | أريد تذكيركم أن مد النظر الشيخوخي لازمنا طوال تاريخ البشرية وقمنا بالكثير من الأمور المختلفة لمحاولة إصلاحه. |
| Ben sadece haberlerdeki tutarsızlıkları düzeltmek için başlangıçlar yapan pek çok girişimciden biriyim. | TED | أنا مجرد إحدى رائدات الأعمال، ونحن مجرد إحدى الشركات الناشئة التي تحاول إصلاح ما هو خاطئ في الأخبار |
| Tıpkı yeni gezegenleri kolonize etmek yerine üzerinde yaşadığımız gezegeni düzeltmek gibi. | TED | وبدلًا من الذهاب لاستعمار كواكب جديدة، نستطيع إصلاح الكوكب الذي نحن عليه بالفعل. |
| Endişen için sağ ol, ama her şeyi düzeltmek senin sorumluluğun değil. | Open Subtitles | أقدر لك إهتمامك لكنك لست مسؤولاً عن إصلاح كل الأمور |
| Kızlar zaman çizelgesi düzeltmek ve buraya gel misin? | Open Subtitles | أتعتقد أن الفتيات قادرات على إصلاح الزمن و العودة إلى هنا ؟ |
| Bu dünyadaki yanlışları düzeltmek için kendi ipimizi kendimiz kesmeliyiz. | Open Subtitles | يجب ان نعتمد على أنفسنا على تصحيح علل هذا العالم |
| Eğer bu durumu düzeltmek istiyorsan şu andan itibaren yapacakların sana kalmış. | Open Subtitles | إن وددت تصحيح ما جرى، فإن ما تفعلينه من الآن فصاعدًا بقرارك. |
| Fikirlerimizin sadece zararsız ve işe yarar türevleri yayılmaya devam etsin diye yanlış kavramaları düzeltmek için ısrarla çalışmaya devam etmek durumundayız. | TED | لذا علينا تصحيح المسار باستمرار.. لتصحيح طرق فهمنا.. حتى تستمر في الانتشار تلك الأفكار الحميد والمفيدة فقط. |
| Bazen işleri düzeltmek için ikinci bir şans elde edemezsin. | Open Subtitles | في بعض الأحيان لا نحصل على فرصة أخرى لتصحيح الأمر |
| Sadece arada bir, küçük şeyler için. Bana yıkama düzeltmek ister misiniz? | Open Subtitles | قليلاً فقط ، لأمور صغيرة هل تريدينني أن أصلح الغسالة ؟ |
| Belki de diğerlerinin hayatlarındaki karmaşayı düzeltmek için çok uğraşıyordur. | Open Subtitles | ربما تحاول بصعوبة اصلاح حياة الناس الآخرين الملخبطة |
| Şu anda bir şey söylemek için çok erken... fakat yaptığınız bir hatayı düzeltmek istiyorum. | Open Subtitles | انه لمن المبكر جدا بالنسبة لنا أن ندلى بأى بيان لكنى أريد أن أصحح لك نقطه أنت أثرتيها |
| Bu fikirle içine ettiklerimizi düzeltmek üzere yeni bir teknoloji doğacak. | TED | وسوف تأتي تكنولوجيا جديدة تصلح هذا الفساد الذي يحدث اليوم في حق الطبيعة |
| - Biz gerçekten, bildiğiniz düzeltmek gerektiğini. - Hadi, kim peşinde? | Open Subtitles | يجب علينا أن نصلح هذا هيا ، من يسعى خلفك ؟ |
| - Ben onu demek istemedim. Notunu düzeltmek için çalışacak. | Open Subtitles | هذا ليس ما عنيته يجب أن يعمل من أجل تحسين درجاته |
| Kaderlerinin, yapılan hataları düzeltmek, açılan yaraları sarmak, ve bizi kendimizden korumak adına bir araya getirdiği isimsiz, sıradan görünümlü insanlara. | Open Subtitles | , الذين يعيشون بيننا , لا نعرفهم و يبدون طبيعيين الذين جمعهم القدر معاً لاصلاح و علاج و انقاذنا من أنفسنا |
| Bazı hatalar yaptı, ama onları düzeltmek için bize yardım ediyor. | Open Subtitles | لقد أخطأ بضعة أخطاء ولكنه يساعدنا على إصلاحها |
| Üzücü, kırık ya da acınası bir şey gördüğümde onu düzeltmek isterim. | Open Subtitles | ربّما مثير للشفقة قليلاً فأرغب أن أصلحه إنّه شيء خارج عن إرادتي |
| Evet, sadece geçici. Tamam, biz denemek ve düzeltmek gerekir. | Open Subtitles | ـ أجل، مجرد موظف مؤقت ـ حسنًا، سنحاول معالجة هذا |
| Yaptığın şeyin yanlış olduğunu biliyoruz ama asıl soru düzeltmek için ne yapacaksın? | Open Subtitles | أنت تعلم أن ما فعلته خاطئاً. السؤال هو، كيف ستقوم بتصحيح الأمور ؟ |