| Erzak ve tıbbi yardım, artı istikrarı tekrar sağlamanıza yardım için destek personel. | Open Subtitles | طعام , وإمدادات طبية إضافة للدعم بأشخاص للمساعدة في إستقرار الوضع على كوكبك |
| General Boutwell tüm ulustan büyük bir destek almışa benziyor. | Open Subtitles | يبدو أن الجنيرال بوتويل لديه مساندة من جميع أنحاء الولايه |
| Bu, alışılmadık bir ilişki ve destek gurubu da bunu için var. | Open Subtitles | هذه علاقة غير طبيعية بشكل كبير ولهذا هذه المجموعة موجودة لدعم ذلك |
| Ön tarafta acil olarak destek gerektiren bir durum var. | Open Subtitles | لدينا وضع خطر في المقدمة يتطلب دعماً فورياً هيا بنا |
| Sandığımdan kötü durumdasın. Seni destek alacağın bir yere götüreceğim. | Open Subtitles | يالهى , هذا اسوء مما اعتقدت سأخذك لتحصل على المساعدة |
| Rehberlik yoluyla zaman ve bilgi paylaşımı, akademik destek, ihtiyacı olanlara işletme eğitimi. | TED | مشاركة الوقت والمعرفة عن طريق الإرشاد، الدعم الأكاديمي، تدريب على الأعمال للأخريات المحتاجات. |
| Lt şimdi, destek, rağmen bir çok sağlamaz değil mi? | Open Subtitles | لكنه لا يعطى المساندة الكافية الآن ، أليس كذلك ؟ |
| Endişelenme. Bir ikisi yaralı. destek gelene kadar bir yere ayrılmazlar. | Open Subtitles | لا بأس، عدد من الخصوم جُرحوا، لن يتحرّكوا قبلما تردهم تعزيزات. |
| Benimle, binanın doğu bölümünde destek kuvvetle birlikte buluşmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تقابلني عند الجانب الشرقي من المبنى ومعك التعزيزات |
| Ona biraz destek olup... bunu saçma bir erkek-darbesi olayına dönüştürmesen ? | Open Subtitles | أيمكنك أن تكوني مساعدة ولا تعيدي هذا التهجم على هذا الغبي ؟ |
| Takımının her bir üyesi her an destek olabileceği kadar destek oluyor klinikteki kadınlara. | TED | كل عضو من فريقها وكل دقيقة تمضيها المرأة فى عيادتها تحظى بالدعم قدر الإمكان. |
| Yine de politik eşitlik için daha geniş destek elde etmekte zorlanıyorlardı. | TED | ومع ذلك ، كانت تكافحن لتأمين دعم أوسع للمساواة السياسية بين الجنسين. |
| destek göndermek istediği için onu suçlayamazsın. Seninle ilgili bir şey değil. | Open Subtitles | أنت تعلمين لاتستطيعين لومه , لإرادته للدعم أنا متأكد أن لاعلاقة لذلك |
| Ben, Leslie Knope duygusal destek görev gücü'nün ilk kuralı nedir? | Open Subtitles | بين , ماهي اول مهمة لفرقة ليزلي نوب للدعم المعنوي ؟ |
| Yemin ederim, Tom, ben destek olmaya çalışıyorum, ama bu olayı anlamakta zorlanıyorum. | Open Subtitles | أقسم توم أنني أحاول أن أكون مساندة لكنني أجد صعوبة في فهم الأمر |
| Herhalde ailesine destek olmak için haftada 80 saat çalışmak herkesin hayalidir. | Open Subtitles | أعتقد بأن حلم كل شخص أن يعمل 80 ساعة أسبوعيًا لدعم عائلة |
| fakat yetkililerin gösterileri kırmadaki çabalarına rağmen, öğrenci hareketlerinin çok hızlı ve büyük bir destek, kazandığı da görülüyor. | Open Subtitles | لكن على الرغم من تصميم السلطات بمحاولات لسحق هذا الثورة، يبدو ان حركة الطلاب، تكتسب دعماً شعبياً عارماً سريع. |
| Şey, tek yol bu, bayım. Veya destek hattını arayın. | Open Subtitles | هكذا تسير الأمور، يا سيدي، أو يمكنك الاتصال بخطّ المساعدة. |
| Seninle tartışmak burada değilim. Sana destek olmak için buradayım. | Open Subtitles | أنا لست هنا لاتجادل معك انا هنا لتقديم الدعم لك |
| Anlaşıldı. destek ekiplerine bu teröristleri canlı ele geçirmenin önemini hatırlatın. | Open Subtitles | أخبر فرق المساندة أن الأولوية هي القبض على هؤلاء الإرهابيين أحياء |
| Bu,bir tarım vergisiyle yarışma değil... ...aslında bir destek. | TED | انها ليست منافسة، مع المزارعين الريفيين، انها حقيقة تعزيزات. |
| Akıncılar görüldüğünde destek birlikleri gelene kadar, ateş ve duman sinyalleri kuleleri arasında gidip gelirdi. | TED | عند رؤية الغزاة، إشارات النار و الدخان تنقلت بين الأبراج حتى تصل التعزيزات العسكرية. |
| Tutkularından biri de genç yazarlara destek olmaktı. Network Burs Programı'na yerleştirmişti beni. | Open Subtitles | أحد هواياتها كانت مساعدة الكُتّاب الشباب وأحضرت لي وظيفة في شبكة برنامج المنح |
| İmparatorun da bunu sonlandırmaya ya da sonlanmasına destek olmaya cesareti yoktu. | Open Subtitles | ولم يكن لدى الأمبراطور الشجاعة الكافية ليأمرهم بالتوقف أو بمعنى أدق لم يكن ليحظى بالدعم الكافى ليأمرهم بالتوقف |
| İşinde elde ettiği kazançlar sayesinde; kardeşlerine, üç yeğeni ile topluluğundaki diğer çocuklara okula gidebilmeleri için destek olabildi. | TED | من خلال أرباح أعمالها، كانت قادرة على دعم أشقائها، ثلاث بنات وأبناء وأطفال آخرين في مجتمعها للذهاب إلي المدرسة. |
| Yani avantaj elde edeceğin fırsatı yakalayana kadar ona destek oluyormuşsun gibi gözükeceksin. | Open Subtitles | لذا ستنتظرين فرصة لتستخدمي أفضليتك بينما في نفس الوقت ستظهرين دعمك. أهذه نصيحتك؟ |
| Son 22 yıldır, Senato'da hiç bu kadar çok destek mektubu almamıştım. | Open Subtitles | لم أحظى برسائل داعمة لى على مدى 22 عاماً كما حدث الآن |
| Umarım bundan sonra da bir aktris olarak bana destek olursunuz. | Open Subtitles | وآمل أنك سوف تدعم لي أبذل قصارى جهدي كممثلة المجند جديد. |