| Yalan makinesi onun doğruyu söylediğini gösterdi, ancak bu makineler beni hep sinirlendirmiştir zaten. | Open Subtitles | جهاز كشف الكذب قال بأنه يقول الحقيقة, ولكن هذا أقلقني. |
| Sadece bir kez olsun doğruyu söylediğini duymak isterdim. | Open Subtitles | فقط أريد أن أعرف لمرة واحدة إذا كان هذا الوغد الصغير يقول الحقيقة |
| Esas sorun doğruyu söylediğini bilmemizin imkansız olması. | Open Subtitles | المشكلة الحقيقية أنه لا يمكن أن نعرف إن كان يقول الحقيقة |
| doğruyu söylediğini düşündüğüme inanması önemli. | Open Subtitles | من المهم أن تعتقد أنني أصدّق أنّها تقول الحقيقة |
| O anda doğruyu söylediğini bilseydik bile büyük ihtimalle umurumuzda olmazdı. | Open Subtitles | إذا كنا نعرف في ذلك الوقت بإنها تقول الحقيقة لم نكن سنهتم إيضًا |
| Geçen gün olanları unut! doğruyu söylediğini biliyorum. | Open Subtitles | انسي ما حدث في ذلك اليوم أعلم أنكِ كنتِ تقولين الحقيقة |
| Jonas'ın doğruyu söylediğini bana kanıtla. | Open Subtitles | احضر لي دليلا على ان جوناس يقول الحقيقة. |
| Bay Whitacre'ın doğruyu söylediğini anlamak çok zordur. | Open Subtitles | من الصعب جدا تحديد متى يكون السيد وايتكر يقول الحقيقة |
| Kredi kartı kayıtlarını kontrol ederseniz, doğruyu söylediğini göreceksiniz. | Open Subtitles | تحقق من سجلات بطاقته الائتمانية. سترى انه يقول الحقيقة. |
| Bu doğruyu söylediğini kanıtlamaz? Ne? | Open Subtitles | ماذا عن ذالك الأقتراح حول أنه يقول الحقيقة ؟ |
| ve kimin doğruyu söylediğini bulmak için çabalamaya devam edecekler. | Open Subtitles | و إستكمالاً للمعاناة لمعرفة من يقول الحقيقة |
| doğruyu söylediğini düşünüyor olamazsınız. | Open Subtitles | لايمكنك التفكير حقاً , أنه يقول الحقيقة |
| doğruyu söylediğini varsaymak zorundayız. | Open Subtitles | علينا أن نفترض أنه يقول الحقيقة |
| Artık en azından hanginizin doğruyu söylediğini biliyorum. | Open Subtitles | على الأقل الآن أعرف من يقول الحقيقة. |
| Genç bir çocuğun fantezilerle dolu hayatını düşünürsek Ben'in doğruyu söylediğini sanmıyorum. | Open Subtitles | بمعطى حياة خيالية لمراهق ذكر لست واثقاَ أن " بين " يقول الحقيقة |
| Ayrıca büyük radyoaktif yalan makinen doğruyu söylediğini söyledi. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أن جهاز كشف الكذب الكبير خاصتك أخبرك بأنها كانت تقول الحقيقة |
| -Evet. İçgüdülerim Ajan Cassidy'nin doğruyu söylediğini söylüyor. | Open Subtitles | نعم - وحدسي يقول لي أن العميلة كاسيدي تقول الحقيقة - "ASH" |
| Bana doğruyu söylediğini söylüyorsun. | Open Subtitles | أنظر في عيني وقل أنك تقول الحقيقة |
| Deli olmadığını göstermenin tek yolu, doğruyu söylediğini ispatlamak. | Open Subtitles | هذه الطريقة الوحيدة لمعرفة أنكِ لست مجنونة لتثبت لنا بأنكِ تقولين الحقيقة |
| Belki bir anlamda doğruyu söylediğini biliyordu. | Open Subtitles | ربّما في مكانٍ ما بداخله علمَ أنّكِ كنتِ تقولين الحقيقة. |
| doğruyu söylediğini düşünüyorum, ama tüm hikayeyi bilmezsem sana yardım edemem. | Open Subtitles | أنا أعتقد بأنك تقولين الحقيقة ولكن لا يمكنني مساعدتكي إلا إذا قمتي بإخباري بالقصة كاملة |
| doğruyu söylediğini nereden biliyorsunuz? | Open Subtitles | أنّى لكِ أن تعرفي أنّه يقول الحقيقة؟ |