| Sonunda bir kızım olunca ona küçük, sevimli elbiseler giydirebilirim diyordum ama hayır o, o eşofmanla evsizleri gibi dolaşıp durdu. | Open Subtitles | و يمكنني إلباسها الفساتين القصيرة الظريفة لكن لا جدوى ، فقد كانت تتجول فحسب بهذا البنطال التي تبدو به كشخص متشرد |
| Bayan Foliat elinde budama makasıyla dolaşıp görünen her şeyi kesiyor. | Open Subtitles | والسيدة فوليات تتجول فى كل مكان وتقلب كل شئ بالداخل رأسا على عقب |
| Ayrıca, bir kadının rahminin, vücutta dolaşıp hastalığa neden olabilecek, canlı bir hayvan olduğuna inanıyordu. | TED | أيضاً كان يعتقد أن رحم المرأة هو حيوان حي والذي يمكنه التجول في جسدها وأن يسبب لها الأمراض. |
| Bütün gün caddelerde aşağı yukarı dolaşıp onu bulmaya çalıştım. | Open Subtitles | ظللت أجوب الشوارع ذهابا وإيابا طوال اليوم أملا في العثور عليه |
| Bu arada Sultan Reşit Kahire sokaklarında tebdili kıyafet dolaşıp, macera arıyordu. | Open Subtitles | فى غضون ذلك كان السلطان الرشيد يطوف خلسة و هو متنكر فى شوارع القاهره |
| Kliniklerde kapı kapı dolaşıp kendini pazarlayanlar bunu onaylayabilir. | Open Subtitles | أولئك الذين يتجولون في العيادات يمكن أن يؤكدوا ذلك. |
| Ama sonra ortalıkta dolaşıp onu geberteceksin diye övündüğünü duydum. | Open Subtitles | اما ان اسمع انك تتجول و تتبجح بأنك سوف تقتلها ؟ |
| Garajlarda dolaşıp, insanlara bunu mu anlatıyorsunuz? | Open Subtitles | أنت تتجول بالجراج لكى تخبر الناس بهذا لكى؟ |
| Sen, ortalıkta dolaşıp dedektifi oynuyorsun. Rüyada yaşıyorsun evlat. | Open Subtitles | وأنت كنت تتجول وتلعب دور المحقق أنت تعيش حلماً أيها الفتى |
| Yani mahalleyi dolaşıp başıboş market arabalarını toplamak favori işin bu mu? | Open Subtitles | التجول فى الحي، جمع عربات الشراء الضائعه؟ هذه وظيفتك المفضله ؟ |
| Biri etrafta dolaşıp garajların beşte birini açabilir. | Open Subtitles | ان اي احد يستطيع التجول وبمقدوره فتح خمس ابواب المراب |
| Bütün gün bu lanet trende dolaşıp durdum. | Open Subtitles | أنا أجوب القطار ذهاباً وإياباً طوال النهار |
| Küçük adam etrafta dolaşıp müzik çalıyor. | Open Subtitles | الرجل الصغير يطوف المنزل و يعزف الموسيقى |
| Etrafta bir sürü yaşlı, hamile kaltak dolaşıp duramaz. | Open Subtitles | لا استطيع السماح لمجموعة عجائز وحُمل ساقطات يتجولون |
| Şimdi de Danny Boy Flynn... ortalıkta dolaşıp savunduğun her şeyle alay ediyor... ve sen bunu görmüyorsun bile. | Open Subtitles | يتجول هنا وهناك صانعا أضحوكة من كل شيء آمنت به وحاربت من أجله وأنت لا تريد رؤية هذا |
| Yeni dişi hala sürü içinde dolaşıp lider erkekle yakınlaşma fırsatı kolluyor. | Open Subtitles | ما زالت الأنثى الجديدة تحوم حول المجموعة في انتظار الفرصة لتقترب من الذكر المهيمن |
| Nasıl olur da etrafta dolaşıp kimi işe alman gerektiğini sorarsın? | Open Subtitles | لا أفهم كيف تتجوّل في الأرجاء وتسأل الجميع عمّن يجب عليك طرده؟ |
| Galiba biraz etrafta dolaşıp aklımdaki soruların cevaplarını bulmaya ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | أظن هذا، كنت فقط أتجول في الجوار وأبحث عن بعض الإجابات. |
| Biraz dolaşıp, seninle burada buluşsak olmaz mı? | Open Subtitles | ألا يمكننا التجوّل بالمكان ثم الالتقاء بك هنا لاحقاً؟ |
| Etrafta dolaşıp adamlarınla konuşsam sorun olur mu? | Open Subtitles | هل تمانع فى ان اتجول فى ساحتك واتحدث الى رجالك ؟ |
| Zengin insanlarla dolaşıp, ne almaları gerektiğini falan mı gösteriyorsun? Evet. | Open Subtitles | تتجولين مع الناس الأغنياء وتخبرهم ما يشتروا؟ |
| Ben ortalıkta dolaşıp bu fotoğrafları çekerken, bir anda okyanusun bir süpermarket olmadığı düşüncesi belirdi kafamda. | TED | وكما تجولت في المكان وقدمت هذه الصور حدث هذا الحدث لي والمحيطات ليست محل للبقالة ، كما تعلمون |
| Yani geceleri yollarda dolaşıp yolcuları soyan gizemli bir eşkıya hakkında bir şey bilmiyor musun? | Open Subtitles | اذاً فانت لا تعرف اي شيء عن قاطع الطريق الغامض الذي يجوب الطرق ليلاً, يسرق المسافرين؟ |
| Burada sinsice dolaşıp kız arkadaşını çalmaya cüret ediyor. | Open Subtitles | يا لجسارته يتطفل علي المكان محاولا سرقة فتاتك فتاتي؟ |