| O polisi ve Omer Dresden'ı, görmüş olabilecek herhangi birisini. | Open Subtitles | أي شخص ربما يكون قد رأى عمر دريسدن وهذا المارشال |
| Diğer tutuklularla kendisi sonunda kaçtığında Dresden'i yıkılmış olarak buldular. | TED | عندما خرج هو وسجناء آخرون، وجدوا مدينة دريسدن دُمرت عن آخرها. |
| Belgelerine göre sivil hayattayken Dresden'de üniversite öğrencisiymişsin. | Open Subtitles | حسب أوراقك ، في الحياة المدنية أنت طالب في دريسدن |
| Evet, Avrupa'dan özür dileyecek, çünkü bu veba salgını ve Dresden'daki halı bombardımanıyla eşdeğer seviyede. | Open Subtitles | نعم، هي ستَذْهبُ للإعتِذار لأوروبا لأن الأمور هناك سيئة جدا وبخاصة القصف الشامل في دريزدين. |
| Dresden'deki bir biyoloji enstitüsü doktorunun elinde bir aşı varmış. | Open Subtitles | على ما يبدو، طبيب في معهد البيولوجية في درسدن لديه حقنة بسيطة. |
| Dresden her aşamada bizden bir adım önde gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أن "دريسدين" على بعد خطوة منا في كل منعطف |
| Verdiğim ifade Strutzrumple'ı idamdan kurtardı şu ünlü Dresden Sacher-Torte katili. | Open Subtitles | شهادتي احفظها لوحدها في بوابة هضبة دريسدن إعدام القاتل |
| 1839 yılında, Dresden'dan Leipzig'e uzanan ilk demiryolu hattı için... | Open Subtitles | للخط الرئيسي الأول من دريسدن الى لايبزيغ في 1839. |
| Uçaktan Dresden'ın indirildiğini görmüştür. | Open Subtitles | ربما يكون قد رأى دريسدن وهو يهبط من الطائرة وما زال يعيش في واشنطن العاصمة |
| Dresden protomolekülün tüm yasaları yıkabileceğini söylemişti. | Open Subtitles | دريسدن ذكر بأن جزيء بروتو سيكسر جميع القواعد المعروفة لدينا |
| Dresden'in çalışanları Anubis'i kaybettiklerinde proje olduğu yerde kaldı. | Open Subtitles | عندما فقد فريق دريسدن أنوبيس ذلك اوقف المشروع وقتله في مهده |
| Dresden'in istasyonunu cıvatalarına kadar söktük, bir şey bulamadık. | Open Subtitles | قمنا بتفكيك محطة دريسدن وصولا الى براغي لا شيء كان هناك |
| Yazar, savaş tutuklusu olarak Dresden'de eski bir mezbahada yaşamıştı, kendisi orada bir yeraltı et deposunu sığınak olarak kullanırken Müttefik güçler şehri bombalıyordu. | TED | كسجين حرب، عاش في مسلخ قديم في دريسدن الألمانية، حيث اتخذ من مخزن اللحوم تحت الأرض ملجأً له خلال قصف قوات الحلفاء للمدينة. |
| Dresden 'den yola çıkarılan Yahudiler amatör bir kameramanın kamerasına işte böyle takıldı. | Open Subtitles | الطرد الإجباري لهؤلاء اليهود في دريزدين" قام بتصوّيره مصوّر هاوي" |
| Bu sayede Dresden'da ABD'ye ait bir askeri laboratuarı yok etti. | Open Subtitles | بسبب ذلك، هو كان قادر على تحديد مكان وتحطيم a مجلس نظام الإنترنت العسكري أمريكي في دريزدين. |
| Eşyalarımı toplayacağım. Yarın Dresden' e gidiyorum. | Open Subtitles | على أن أحزم حاجاتي سوف اذهب غدا الى درسدن |
| Doktor Dresden ekibimiz ve örnek için iki gemi kullandı. | Open Subtitles | الدكتور درسدن استخدم سفينتين واحدة لفريقنا، والاخرى للعينة |
| Bu Dresden'in topladığı veri akışlarından biri. | Open Subtitles | انها واحدة من جداول البيانات التي قام بجمعها درسدن |
| Tarafsız delil getirirseniz Bay Dresden için seve, seve kanuni takibat başlatırım. | Open Subtitles | أنا سأكون سعيداً بمحاكمة السيد دريسدين بمجرد أن تحضر إليّ دليلاً غير متحيز |
| Ama Dresden'in burada olduğunu ve pencereden kaçtığını söylüyorsun. | Open Subtitles | لكنك تقول "دريسدين" كان هنا، وقام بالطيران من النافذة |
| Dresden polis gelmeden kaçmış. | Open Subtitles | لقد هرب "دريسدين" قبل أن تصل الشرطة هنا ما يعني |