| Demek ki park fahişesi. Kamyon duraklarında takılan fahişelere böyle diyorlar. | Open Subtitles | إذا هي "سقّاية", إنه اسم يطلق على العاهرات في محطات الشاحنات |
| Sadece Lagos'un sokaklarında koşuşturan organize olmuş sokak satıcıları tarafından otobüs duraklarında ve trafik sıkışıklıklarında aperatif olarak satılır, ve 40 yıldır bu yolla satılıyor. | TED | إنها تباع فقط من قبل كتيبة من الباعة المتجولين الذين يدورون في شوارع لاغوس في محطات الحافلات وفي الاختناقات المرورية وتباع كوجبة خفيفة، وقد تم بيعها على هذا النحو لمدة 40 عام. |
| Trenler muntazaman duraklarında dururlar | Open Subtitles | القطارات لديها محطات توقف محددة |
| Otobüs duraklarında reklamım var. | Open Subtitles | انا أَضع الملصقات في جميع محطات الباص |
| Yani, Kendinden Menkul Gerçekler'in daima evrildiği yüzlerin bitmek bilmez çoğalışında, umarım ki gitgide daha fazla platformda görünürlük kazanırken, otobüs duraklarında, reklam panolarında, Facebook sayfalarında, ekran koruyucularında, belki insanlığın bu dizilişini izleyişimizde ilginç ve yararlı bir şey olmaya başlayacak. | TED | لذلك في الانتشار اللامنتهي من الوجوه التي دائما ما تثبت الحقيقة البديهية ، والتي آمل ان تظهر عبر منصات اكثر واكثر محطات الحافلات، لوحات الاعلانات، صفحات الفيس بوك، شاشات الكمبيوتر و يمكن من خلال مشاهدة هذا الموكب الانساني، شيء مثير للاهتمام و مفيد سوف يحدث. |