| Duyduğun çatırdama var ya, şu an üzerinde durduğun buzun sesi. | Open Subtitles | ذلك الصوت المتصدّع الذى تسمعه أنه الثلج الذي أنت تقف على |
| Bir zamanlar güzel bir kızla vedalaşmak için tam senin durduğun yerde duruyordum. | Open Subtitles | فى يوم ما وقف حيث تقف الآن لأودع فتاة جميلة |
| Mesele, arabanın yanında nasıl durduğun değil... onu nasıl yarıştırdığındır. | Open Subtitles | ومن ضمن الأشياء التي يعرفها هي ليس من المهم أن تقف بجوار سيارتك |
| Üzerinde durduğun bacakların kadar gerçeğim. | Open Subtitles | تماماً كما ساقاكِ التي تقفين عليهما حقيقيّتان |
| Ayaklarının üstünde durduğun için hak ettiğini vereceğim. | Open Subtitles | حسنا، أيتها البقرة هذا ما تنالينه من وقوفك |
| Tamam mı? durduğun yerden trafik ışıklarını görebiliyor muydun? | Open Subtitles | لذا الان انا اريد ان اسألكِ من حيث انتِ كنت واقفة |
| Bu kadar utangaç olacaksan durduğun yerde sana göğüs kıllarıı karalayabilirim. | Open Subtitles | إذا كنت خجلاً سأعبث بشعيرات صدرك وأنت تقف بمكانك. لدي شعر بصدري. |
| Şey, güneşe arkan dönük olarak durduğun için seni hemen tanıyamadım. | Open Subtitles | نعم الامر كذلك أنت كنت تقف بظهرك إلى الشمس لذا أنا لم استطيع تمييزك على الفور |
| Evet, paspaslama zamanı ve bildiğin gibi, tam olarak senin durduğun yerden başlamayı seviyorum. | Open Subtitles | أجل, هذا وقت التنظيف يا صديقي و كما تعلم أحب أن أبدأ دائما بالمكان الذي تقف فيه تماما |
| Şey, o zaman üstünde durduğun sahne biraz garip bir seçim. | Open Subtitles | في هذه الحال يبدو المسرح الذي تقف عليه اختياراً غريباً |
| Robert Powell gibi durduğun için sana bir şey yapmayacağım mı yani? | Open Subtitles | أنظر ، أنا لن أفعل لك أي شيء فقط لأنك تقف مثل روبرت بويل اللعين |
| Evet, Hugo. Tetiği çektiğimde tam senin durduğun yerdeydim. | Open Subtitles | نعم ياهيوغو كنت أقف بالمكان الذي تقف عليه عندما ضغطت الزناد |
| Buraya geldi ve tam senin durduğun yerde durup, bana silah doğrulttu. | Open Subtitles | جائت إلى هنا تقف حيث أن الآن وتشير لي بسلاح |
| Sen sağ ayağının üzerinde dengede durmaya çalışırken, görüş alanını değiştirip üzerinde durduğun platformu da hareket ettireceğiz. | Open Subtitles | سنقوم بهز المنصة ونُغيّرُ مجال إبصاركَ بينما تقف فقط على رجلك اليمنى |
| Ayak parmaklarım arasında benimle konuşan mantarlar olsaydı bile seni öldürmemi söyleyen bu mantarlar olsaydı bile, bu bile dünyada şu an durduğun yer nedeniyle ölümünü haklı çıkarmaya yeterdi. | Open Subtitles | أنت تملك هذا العيش المختلف المتعلق بي حتى إن قام بقتلك, سيعد موتك حيث تقف على الأرض |
| Benimle Alaska arasında durduğun sürece çok iyiydi. | Open Subtitles | طالما انك تقفين بيني وبين الاسكا كان شيء جميلا |
| O da tam oradaydı, senin tam da durduğun yerde, dizlerine çökmüştü ve onu affetmem için bana yalvarıyordu. | Open Subtitles | نعم كانت حيث تقفين جالسة على ركبتها تتوسل لاسامحها |
| Ama en önemli yer şu an senin durduğun yer. | Open Subtitles | لكن البقعة التي تقفين عليها، هي أسعد البقاع. |
| Kendi insanlarını gaza boğan bir zalime karşı durduğun için. | Open Subtitles | وقوفك في وجه طاغية والذي ضرب شعبه بالغاز |
| Bunu biliyorum, çünkü senin durduğun yerde bir zamanlar ben vardım! | Open Subtitles | ! أعلم ذلك، لأنني كنت واقفة حيث أنت الآن |
| Niye bu adamdan bahsedip durduğun anlaşıldı. | Open Subtitles | من يعلم لهذا تستمرين بالتحدث عن هذا الرجل |
| durduğun için sağ ol. Pekâlâ. | Open Subtitles | شكرا لكٍ على توقفك |
| Babacığım, durduğun için teşekkürler ama biliyor musun? | Open Subtitles | ابي, شكراً جزيلاً لتوقفك. لكن اتعلم ماذا؟ |