Ancak bu genç, fırsatı fark eden tek sakallı akbaba değil. | Open Subtitles | لكن لم يكن هذا الصغير بالنسر الملتحي الوحيد الذي رصد الفرصة. |
Onlara karşı cesurca direnip mücadele eden tek kişinin sen olduğunu söyledi Debbie. | Open Subtitles | وديبي هنا أخبرتني بأنك كنت الوحيد الذي يملك الجرأة على والقوف ضده والتصدي. |
Ama eğer bu senin başına gelmiş olsaydı, ne kadar berbat hissederdin biliyorsun, ve Julian'ın sevgisi senin kendini affedebilmene yardım eden tek şey olurdu. | Open Subtitles | لكن إذا حدث ذلك معك ، أتعرفين كم ستحزنين، وسيكون حبك هو الشيء الوحيد الذي من شأنه أن يسمح له بأن يغفرلنفسه 405 00: 32: |
Eğer bunu fark eden tek kişi bensem, sorun değil. | Open Subtitles | , و لو أنني الوحيدة التي ترى هذا فلا بأس |
Aslında insanlar, katil balinalar ve birkaç balina türü daha dişileri üremeyi bitirdikten sonra yıllarca yaşamaya devam eden tek türlerdir. | TED | في الواقع، البشر والحيتان القاتلة وبعض الحيتان الأخرى هي الأنواع الوحيدة التي تستمر إناثها في العيش لسنوات بعد توقفها عن التكاثر. |
Bütün bu zaman boyunca devam eden tek şey broşun değeri ve benim daha azına yatıracak param yok. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي كان يشتمل على قيمته طيلة الوقت هو تلك القلادة ولا أستطيع الاستثمار بشيء أقلّ مِنْ ذلك |
Hareket eden tek şey termitler ve hamamböcekleri ve benim komisyonum... | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي ينتقل النمل الأبيض والصراصير ... عن طريق عمولتي |
Bana şimdiye kadar yardım eden tek insansın. | Open Subtitles | إنّكِ الشخص الوحيد الذي سبق وقدم ليّ المُساعدة. |
Evet, beni rahatsız eden tek şey bunun yeni aklıma gelmiş olması. | Open Subtitles | أجل، الأمر الوحيد الذي يزعجني أنني لم أجرّب ذلك قبل الآن. |
Söylediğin doğru olsa bile Harold o hayaletleri gördüğünü iddia eden tek kişi değil. | Open Subtitles | حتى لو أن ما تقوله صحيح, هارولد لم يكن الوحيد الذي ادعى رؤية هذه الأرواح. |
Beni rahatsız eden tek şey şu anda bu aptal şarkıyı kafamdan çıkaramamış olmam. | Open Subtitles | إنَّ الأمر الوحيد الذي يزعجني حالياً هو أنني لا أستطيع إخراج الأغنية الغبية من رأسي |
Ondan öldüresiye nefret eden tek kişi ise Eli Bishop'tı. | Open Subtitles | وكان الشخص الوحيد الذي يكره له بما يكفي لقتله ايلي الأسقف. |
Evliliğimin iş anlaşması olduğunu mu, beni mutlu eden tek kişinin yarı yaşımdaki bir dansçı olduğunu mu? | Open Subtitles | بأن زواجي لم يكن سوى صفقة عمل ؟ وأن الشخص الوحيد الذي جعلني سعيداً هي راقصة بنصف عمري ؟ |
Seni sabote eden tek kişi var, o da sensin. | Open Subtitles | . الشخص الوحيد الذي سبب فشلك هو انت . اسف لانني قد خذلتك |
Burası normal olmama yardım eden tek yer. | Open Subtitles | هذا هو المكان الوحيد الذي يساعدني بأن أكون شخصا عاديا |
Fark eden tek şey, benim deli olup olmadığım. | Open Subtitles | الشيئ الوحيد الذي يفرق هو ان كنت انا مجنونا ام لا |
Üstelik meğer Yemen'in potansiyelini fark eden tek kişi ben değilmişim. | TED | وتبيّن أنني لم أكن الوحيدة التي لاحظتْ إمكانيات اليمَن. |
Bu yüzden bana sessizliğimizden daha fazlasını hak eden tek siyah kadının Sandra Bland olduğunu söyleyemezsiniz. | TED | لذلك لا يمكنكم القول لي بأن ساندرا بلاند هي المرأة السوداء الوحيدة التي تستحق العنف أكثر من صمتنا. |
Talihim böyleymiş. Bana bir şey ifade eden tek kadın orospunun teki. | Open Subtitles | هذا حظي فقط، المرأة الوحيدة التي أحببتها كانت عاهرة |
Görünüşe göre sinyalin öldüğünü fark eden tek biz değiliz. | Open Subtitles | يبدو أننا لسنا الوحيدين الذين لاحظوا إنقطاع هذه الإشارة |
- Bilmem. Polislerle konuşmaya cesaret eden tek dok işçisi benim oğlumdu. | Open Subtitles | كان الصياد الوحيد الذى لديه الشجاعه ليتحدث مع المحققين |
Dünya yüzünde seninle birlikte olmayı hak eden tek kişi benim. | Open Subtitles | انا الوحيد على وجه البسيطة الذى يستحق ان يكون فى نفس الغرفة معكى |