| Evet, Chad'in egosu biraz zedelendi, ama eminim düzelecek. | Open Subtitles | نعم, حسنا, خُدِش غرور تشاد قليلا, لكن أظنه سيكون بخير |
| Vay be, insanın egosu nasıl yerin dibine sokulur biliyormuşsun. | Open Subtitles | أنت حقا تعرفين كيف تحطمين غرور فتاة, أليس كذلك؟ |
| Ayrıca kocaman bir egosu olan terapistim var. | Open Subtitles | كما أننه لدي معالجة لديها الكثير من الغرور |
| Elbette, yaralı bir egosu var, ama onu kolladığımı biliyor. | Open Subtitles | بالتأكيد, هو لم يرضِ غروره لكنّه علمَ أني سأعتني به |
| Bir erkeğin egosu külfetli olabilir ama zamanla ikinizin kaynaşacağına inanıyorum. | Open Subtitles | كبرياء رجل يمكن إرهاقه لكن لدي إيمان أنكما ستتدفئان لوقت ما |
| egosu yüzünden Calleigh. Onu küçük düşürmüştüm. Şimdi intikam almak istiyor. | Open Subtitles | الأنا يا "كاليه" لقد سببت له إحراجاً والآن هو يريد الإنتقام |
| Ama Dee'nin komikliği konusunda şişmiş egosu işini yapmasına engel oluyordu. | Open Subtitles | ..لكن غرور ديي بكوميديتها كان يمنعها من فعل عملها |
| Geriye metal, duman ve inek egosu kaldı. | Open Subtitles | لم يتبقى إلا دخان و معدن و إنكسار غرور أحد غرباء الأطوار |
| Adam tam bir sosyopat âlem katiline döndü ve suç kariyerine karşı büyük bir egosu var yani kendini kurtarmak için neler yapacağını söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | لقد تطور هذا الرجل إلى قاتل سريع عديم المشاعر و لديه غرور مجرم عامل لذلك يستحيل تقدير ما سيفعله لينقذ نفسه |
| Görünüşe göre birilerinin egosu çok güzel ve çıplak Çinli bir kızı şekillendirmiş. | Open Subtitles | يبدوا أن غرور أحدهم كان مع فتاة صينية عارية |
| İçinde o sporcu egosu olduğunu biliyorum ama senden hoşlanmamın sebebi bunun aslında doğru olmaması. | Open Subtitles | أعلم أن لديك أمر غرور الرياضة بأكمله يحدث معك ولكني أحبك لأني أعلم أنه بداخلك هذا ليس صحيح |
| Antarktika boyutunda bir egosu vardır. Aynı benim gibi. | Open Subtitles | لديه غرور بحجم القارة القطبية مثلي |
| Bu egosu hayâllerini besliyor olabilir bu hayâllerden kaçarsa kızıyla sağlıklı bir ilişki kurabileceğine inanıyor. | Open Subtitles | ذلك الغرور قد يكون وقودا لحلم كبير بأنه إن هرب قد يتمكن فعلا من إقامة علاقة صحية مع إبنته |
| Erkekler dans etmekten korkar. Erkek egosu çok kırılgandır. | Open Subtitles | يبدو أن الرجال خائفون من الرقص الغرور الذكوري هش للغاية على ما يبدو |
| İkimize ve hatta kediye bile yetecek kadar egosu var. | Open Subtitles | لديه من الغرور ما يكفي كلانا والقطة كذلك |
| Aklından çok egosu olan bir İspanyol iti itleriyle birlikte üzerimize saldırabileceğini sanıyor. | Open Subtitles | ذئب اسباني شريد غروره يطغى على عقله يعتقد وذئابه أنه يمكنهم مهاجمتنا مباشرة. |
| Belki kendi egosu kadar büyük değil, ama oldukça büyük. | TED | حتماً دون ان يكون اكبر من غروره ولكنه كبير نوعا ما |
| Maalesef, Galen'in egosu tüm keşiflerinin son derece önemli olduğuna inanmasına neden oldu. | TED | وللأسف، دفعه غروره للاعتقاد بأن جميع اكتشافاته هي من ذوات الأهمية القصوى. |
| Böylece Yash'ın egosu ve Rahul'un inadı aileyi ikiye böldü... | Open Subtitles | كبرياء ياش وعناد راهول قد فرقا هذه العائلة قسما هذه العائلة إلى جزئين |
| Seni kaptan yaptı, böylece ikisinin arasında ego savaşı olmadı. Ne egosu? | Open Subtitles | أعطاك إشارة الكابتن لكي لا يحدث نزاع كبرياء بينهم |
| Ooohh, demek aktörün egosu rahatsız oldu | Open Subtitles | اوه, لقد أهنت الأنا وكبرياء هذا الممثل |
| Çoklu evrende değişmeyen tek şey Shredder'ın değişmeyen koca egosu. | Open Subtitles | لو كان هناك شيء واحد في هذا الكون المتعدد فهو شريدار الحقير المغرور |
| Ama şimdiyse, anne rolüne soyunuyor fakat egosu bunu kabullenmiyor. | Open Subtitles | وتم إبعادها لدور الأمومة لأن غرورها لايسمح لها |