| Çok zengin bir çocuğun resmi vardı. Ekoseli eteği vardı | Open Subtitles | لقد كانت صورة لفتى غني حقا في إطار منقوش |
| - O da Ekoseli sayılır. | Open Subtitles | - في إطار منقوش |
| Burada çizgili gömleklerin arasında Ekoseli bir gömlek var. Hemen göze batıyor. | Open Subtitles | هذا القميص المنقوش هنا بين المُقلّمة من الصعب عدم مُلاحظته. |
| Ekoseli benim en sevdiğim desendir. | Open Subtitles | المنقوش هو لوني المفضل |
| Ona birkaç Ekoseli gömlekler alıp kumsala götürürdüm. | Open Subtitles | شأشتري له بعض القمصان المنقوشة وأخذه إلي الشاطئ |
| Herkes gibi ben de kuştüyü ve Ekoseli mont ve dağcı botu giymiştim. | Open Subtitles | ارتديت ملابس و احذية المشي المنقوشة مثل الجميع |
| Şimdi seni tüm gün, o Ekoseli üniformanın içinde hayal edeceğim. | Open Subtitles | الآن أحصل على تخيل أنك في هذا الزي منقوشة كل يوم. |
| İşinden veya Ekoseli kumaş sevdiğinden başlayabilirsin. | Open Subtitles | تبدأ عملك أو الخاص حب منقوشة أو شيء من هذا. أنا لا... |
| Bir grup Ekoseli gümüş kelebek. | Open Subtitles | تجمع للفراشات المنقطة الفضية |
| Benim paltom Ekoseli pelerin. | Open Subtitles | معطفي... منقوش. |
| - Ekoseli pantolonunu giy. | Open Subtitles | ـ بنطالك المنقوش. |
| Ekoseli kumaş güzel mi? | Open Subtitles | هذا المُربع المنقوش جميل |
| Ekoseli pijamaları vardı. | Open Subtitles | كان لديه زوجا من ملابس النوم المنقوشة |
| Yatak üstünde Ekoseli battaniye kokusu. | Open Subtitles | إنها رائحة البطانة المنقوشة على السرير |
| Onlar Ekoseli gümüş kelebek. | Open Subtitles | إنها الفراشات المنقطة الفضية |