| Birkaç dil bilen ve elbiseyle senden daha güzel olan biri. | Open Subtitles | عميل يمكنه التحدث عدة لغات ويبدو أروع بكثير في إرتداء الفستان. |
| Muhtemelen makyaj veya elbiseyle bir problemi vardır. | Open Subtitles | من المحتمل انها تقوم بعمل بعمل مكياج او الفستان |
| Ah tanrım, Michael, bu elbiseyle, Bowie'den çok daha tatlısın! | Open Subtitles | يا الهي , مايكل , في هذا . الفستان انت اجمل من بووي |
| O elbiseyle, annenin düğünümüzde olduğu gibi güzel görünüyorsun. | Open Subtitles | تبدين جميلة في هذا الثوب كما كانت امك في يوم زفافنا |
| Bu elbiseyle hoş göründü bana. | Open Subtitles | إنها تبدو لي في حاله جيده في هذا الرداء. |
| Dallas Adolphus Oteli'nin salonuna... güzel bir ipek elbiseyle girmek... ve herkesin sana hizmet etmesi hoşuna gitmez mi? | Open Subtitles | كيف كنتى تشعرين لو استطعتى دخول غرفة العشاء فى فندق أدولفوس فى دالاس ترتدين فستان جميل من الحرير والكل فى انتظارك ؟ |
| Ama anneni televizyonda kırmızı elbiseyle ve altın ayakkabılarla... gördüğünde çok gurur duyacaksın. | Open Subtitles | ولكن سوف تكون فخورا عندما ترى امك وهى ترتدى الفستان الاحمر وتظهر على التليفزيون |
| Bu elbiseyle asla dışarı çıkamam, korkuyorum. | Open Subtitles | أنا لن أخرج بهذا الفستان أبداً، أنا خائفة. |
| Ve tebrikler.Aferin. O elbiseyle harika görünüyorsun | Open Subtitles | تهانينا ، عمل جيد تبدين مذهلة بهذا الفستان |
| elbiseyle çok güzel oluyorsun bence... Hatta, ne düşünüyorum biliyor musun? | Open Subtitles | على كل حال , تبدين جميلة في هذا الفستان في الحقيقة , تعلمين , مالذي أفكر به ؟ |
| Paparazzinin elbiseyle fotoğrafını çekmesine izin verme. | Open Subtitles | فقط لاتدعي المصورين المتطفلين يلتقطون صورتك بهذا الفستان |
| Düşüncene önem vermesem de 52 yaşındayım ve bu elbiseyle muhteşem görüneceğim. | Open Subtitles | و ليس كأن هذا مهما لكن أنا في 52 و سأكون رائعة في الفستان |
| Bir sene kız kardeşinin mezuniyet elbisesini ödünç aldı ve o elbiseyle ne yaptı, bilmiyoruz. | Open Subtitles | استعار يوماَ ثوب شقيقته للحفلات الموسيقية وماذا فعل بذلك الثوب لا ندري |
| Hey bebeğim, sana o elbiseyle ne kadar seksi göründüğünü söylemiş miydim? | Open Subtitles | عزيزتي، ألم أخبرك يوماً كيف تبدين مثيرة بهذا الثوب |
| ...ve o güzel puantiyeli elbiseyle bir sırtlan gibi gülüyordun. | Open Subtitles | ضحكتِ مثل الضبع في ذلك الرداء المرقش الجميل |
| elbiseyle uyanmak mı, nerede olduğunu bilmemek mi, senin bencilce zırvalarını dinlemek mi? | Open Subtitles | الاستيقاظ في فستان لا أعلم أين كنت أو سماع صراخك بداخلي |
| Ama seni buzdolabının önünde, vücuduna oturan ipek bir elbiseyle gördüğümde, | Open Subtitles | عندما رئيتك واقفه بجانب البراد مع هاذا اللباس الحريري الرائع ..سأقول |
| - Onun iyi olduğunu biliyorum. O Las Vegas'ta, büyük bir odada, takım elbiseyle. | Open Subtitles | أعرف أنه بخير،إنه في لاس فيغاس مرتدياً بذلة في غرفة فاخرة |
| Yani onu elbiseyle güzel göründüğü için özlüyorsun ve bir şapka takmak istiyorsun ve meyve emmek. | Open Subtitles | ولكن سأفعل تشتاق إليها لأنها تبدو رائعة بفستان وأنت تود إرتداء قبعة رسمية |
| "Yolculuk ederken, üzerimde siyah bir elbiseyle görüştüğümüzde taktığım hasır şapka olacak." | Open Subtitles | سوف ارتدي رداء اسود من اجل السفر و نفس القبعة التي كنت ارتديها عندما تقابلنا |
| Öyle yakışıklıydı ki! O elbiseyle, her şeyin üstesinden gelebilir. | Open Subtitles | لقد بدا وسيماً للغاية و يمكنه أن يكون أي شئ بهذه البذلة |
| Televizyonda kırmızı elbiseyle görünmek istiyorum. | Open Subtitles | احب ان افكر بالفستان الاحمر واحب ان اشاهد التليفزيون واحب ان اتذكرك انت و والدك |
| Kaybeden, merkezde bir hafta elbiseyle dolaşacak. | Open Subtitles | الخاسر يرتدي فستاناً للمركز لمدّة أسبوع. |
| Eminim giydiğin o mavi elbiseyle anlaşmayı bağlarsın diye düşünmüştür. | Open Subtitles | وأثق أنه يؤمن بقدرتك على حسم الصفقة في فستانك الأزرق الذي ترتدينه |
| Takım elbiseyle çalışmak garip geliyor bana. | Open Subtitles | شعور غريب وأنا أعمل بالبدلة |
| Beni mağazadan aldığım bir elbiseyle resmetmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريد منك رسمي و أنا أرتدي فستانا ابتعته من متجر |