| Altın, onu bulmak için sarf edilen emek yüzünden bu kadar değerlidir. | Open Subtitles | لذلك يستحق الذهب قيمتة الكبيرة نتيجة الجهد الأنسانى المبذول فى البحث عنه |
| Eğer sınıfını geçmeye bu kadar emek harcamış olsaydın kendini bu işe sokmazdın. | Open Subtitles | لو بذلتَ كل هذا الجهد في قاعة الامتحان لما وقعت في هذه الورطة |
| İşinde senden de beterdi ki bu bayağı emek ister. | Open Subtitles | لقد كان أسوأ منك في وظيفته والتي تتطلب بعض الجهد |
| Kez o biz çocuk bir net bir görüntü olacak emek, bulunmaktadır. | Open Subtitles | عندما تصبح في المخاض سيكون لدينا فرصة جيدة مع الطفل |
| Korkmana gerek yok tatlım. Kokusunu aldığın şey emek. | Open Subtitles | ،لا تخافي عزيزتي أشتمُ رائحة عمل شاق سيلقى علي فحسب |
| Bak, dostum, ben bu işe gerçekten çok emek harcadım. | Open Subtitles | أنظر يا رجل, لقد بذلت جهداً كثيراً في هذ الشئ |
| Bu bölgeyi almak için büyük emek harcadık ve çok masraf yaptık. | Open Subtitles | لقد بذلنا مجهود كبير و مصروفات كثيرة كى ندخلك هذا القسم |
| Şimdi, bunun tam olarak nereye gittiğini bilmiyorum, ama bunlarla ilgili bir parça emek harcıyorum. | TED | الان, لا ادري فعلا الى ماذا ستنتهي ولكن لدي القليل من الجهد على هذا الشيء |
| Güneş banyosu, derelerde yıkanmak ve doğanın meyvelerini yemek, bütün emek ve zorluklar unutulmuş bir halde. | Open Subtitles | ويَأْكلُ ثمارَ الأرضِ، ونسى العمل و الجهد و المشقة |
| Bir şey fark ettim: Ailesinin bir parçası olmak için insanın emek vermesi gerekiyor. | Open Subtitles | لقد أدركت أن كوني جزء من عائلة يستحق الجهد |
| Buzdolabını doldurmak çok emek gerektirir ve kunduzlar sonbahar boyunca çok yoğun çalışır. | Open Subtitles | وتجهّز هذه الثلاجة يأخذ الكثير من الجهد والخريف بالنسبة للقنـادس هو أشـد أوقات العمل زحاماً |
| Bu yere bu kadar emek harcadığınıza hayret ettim. | Open Subtitles | أنا مندهش من الجهد الذي وضعته بهذا المكان. |
| Beni sabotaj etmek için bu kadar emek sarfetmene inanamıyorum. | Open Subtitles | لايمكنني التصديق أنك بذلت كل هذا الجهد للتخريب علي |
| Cehennemdesin emek ben kıçınıburayaalın | Open Subtitles | أين أنتم بحق الجحيم ؟ أنا في المخاض أحضري مؤخرتك إلى هنا |
| Ben sadece şeylere bir atlama almak. emek ben değil. | Open Subtitles | أنا كنت أسرع الأمور أنا لست في المخاض |
| Yeteri kadar sorumluluk sahibi değilmişiz, emek istiyormuş falan. | Open Subtitles | يقول أننا لسنا كفؤ لذلك, و أنه عمل شاق |
| Belki az emek verseydim, birkaç yüz insan okurdu ve bu zaten yeteri kadar iyi. | TED | ربما لو أنني بذلت جهدا صغيرا، كان ليقرأه بضعة آلاف من الناس، وهذا أمر عظيم أيضا. |
| Ve, emek yok, karnında iz yok, çocuk bezi yok, beş para etmez koca yok. | Open Subtitles | بدون مجهود ولا حفاضات اطفال ولا زوج احمق |
| Yani, o websiteye çok emek harcadım. | Open Subtitles | أعني , بأني عملتُ بجد على ذلك الموقع الأليكتروني |
| Her birinin yapımı aylarca sürmüş. Bunlara ne kadar emek harcandığını belirtemiyorum... | Open Subtitles | وكل واحده منهم استغرقت شهر لإنهائها .. لا يمكنني تأكيد كم كان العمل الجاد |
| Orada dur bakalım. Kimse emek Partisi'ni bunun için suçlayamaz. | Open Subtitles | اكبحي جماحك، لا أحد يلوم حزب العمّال على تلك المشاكل |
| Uzak tutmak için onca emek vermişken girecek bir yol buldu. | Open Subtitles | كل شيء عملنا بجدٍ لإبقائه بالخارج، وجد طريقة للدخول |