| Ve bu tüm süreç boyunca çokça öğrendiğim diğer şeylerden biri de, geçen yıl Google'ın beni dünyadaki en parlak genç beyinlerden biri olarak adlandırması. | TED | هناك شيء آخر مهم جدا تعلمته من خلال كل هذا المسار، في العام الماضي صنفتني شركة غوغل على أنني أحد ألمع العقول الشابة في العالم. |
| İşte bu en parlak ve en büyük fikirlerin doğduğu öfke gecesiydi. | TED | وكانت تلك ليلة الغضب عندما ولدت واحدة من ألمع وأكبر الأفكار . |
| en parlak zekâlarımızın bazıları günümüzde bu teknolojiyi üretiyor. | TED | بعض من ألمع العقول يصوغون هذه التكنولوجيا اليوم. |
| Ben, adamın esere sahip çıkıp çıkmayacağını mı merak ediyorsun? İlham perisi, ateş seni çağırmakta, ...buluşların en parlak cenneti bile kıskandırdığı kişi, ...bir sahne için krallık, oynamaları için prensler, ...ve abartılı sahneleri elinde bulunduran hükümdarlar! | Open Subtitles | بن ,اتنتظر حتى ترى ردة الفعل ثم تضع اسمك الا ليت الشعر نار تشتعل |
| Lise kariyerimin en parlak anısı olacağını garanti etti. | Open Subtitles | أكد لي أنها ستكون أبرز ما في حياتي المدرسية |
| Aileleri çok memnun, çünkü dizüstünü açtıklarında, evlerindeki en parlak ışık kaynağı o. | TED | والآباء يحبون هذا، لأنهم حينما يشغلون الحواسيب المحمولة، إنها أسطع مصدر للضوء في المنزل. |
| Tanıdığım en parlak mühendislerden bazıları kendilerinde bir çeşit sanatçı kalitesi taşıyanlardı. | TED | بعض من ألمع المهندسين الذين أعرفهم هم الذين يملكون نوعا من الحس الفني حولهم |
| Başkan olduktan hemen sonra, Sierra Leone'nin en parlak gençlerinden bazılarını lider olarak atadım ve Sierra Leone'nin dönüşüm vizyonunu gerçekleştirme sorumluluğunu üstlendim. | TED | فور ما أصبحت الرئيس، عينت بعض ألمع شباب سيراليون كقادة، مع تحمّل المسؤولية في فهم رؤيتنا المشتركة لتحويل سيراليون. |
| Vega, Lyra takımyıldızındaki en parlak yıldız ve şans eseri olmayan bir şekilde köpeklerimden birinin de adı. | TED | النّسر الواقع هو ألمع نجم في كوكبة القيثارة، وليس هذا من قبيل الصدفة أن يكون اسم أحد كلابي. |
| Burada sınırın kenarında görebileceğiniz Çin'deki en parlak nokta Hong Kong. | TED | ألمع بقعة في الصين ، التي يمكنك ان تراها على حافة المخطط هنا ، هونج كونج. |
| Dr. Baranovich ve Semelovsky Sovyet biliminin en parlak zekâları arasında. | Open Subtitles | الدكتور بارانوفيتش وسيليموفسكى من ألمع العقول فى الإتحاد السوفياتى |
| Onun yıldızı şimdiye dek gördüğüm en parlak olanıydı... çevremizi sarıyor ve patlıyordu. | Open Subtitles | نجمه كان ألمع نجم رأيته من قبل. تنفجر وتحيط بنا. |
| Göğün kuzeyindeki en parlak yıldız kümesidir. | Open Subtitles | إنها مجموعة من ألمع النجوم في السماء الشمالية. |
| Ama bahse girerim gülüşünü tarif edebilirim. Dünyadaki en parlak prizmadan yansıyan renkleri barındırıyor olmalı. | Open Subtitles | لأنه من الواضح عنده كل لون حيث أنه منعكس من ألمع منشور في العالم. |
| Avrupa'nın en parlak matematikçilerinden bir çoğu | Open Subtitles | هرب العديد من ألمع علماء الرياضيات الأوربيين |
| Sovyet meseleleriyle ilgilenen en parlak iki danışmanım. | Open Subtitles | هؤلاء إثنان من ألمع مستشاريّ عندما يتعلق الأمر بمشكلة السوفييت |
| Öyle değil mi sizce de? İlham perisi, ateş seni çağırmakta, ...buluşların en parlak cenneti bile kıskandırdığı kişi, ...bir sahne için krallık, oynamaları için prensler, ...ve abartılı sahneleri elinde bulunduran hükümdarlar! | Open Subtitles | أليس رائعاً الا ليت الشعر نار تشتعل |
| Bu parti, senin lise kariyerinin de en parlak anısı olabilir. | Open Subtitles | تعرفين، الحفلة قد تكون أبرز ما في حياتك المدرسية |
| İnternet'in en parlak ışıklarından birine sevenleri son bir veda etmekte. | Open Subtitles | حيث يودّع أحباب هارون و رفاقه واحدًا من أسطع أضواء الإنترنت |
| "Yol gösterir kanatlı akbaba en karanlık günde, en parlak ışıkla." | Open Subtitles | طيور الرحمة تقودك إلى الطريق بنور مشع في يوم مظلم |
| Kamunun en parlak kişiliğiyle evli olmak nasıl bir duygu? | Open Subtitles | ما هو شعورك بكونك متزوجة بألمع شخصية عبقرية في سلك القانون ؟ |
| en parlak olanları öğretmen olmaya teşvik etmemiz gerek. | TED | نحن بحاجة إلى تشجيع الأفضل والألمع ليصبحوا معلمين. |