| Sen bir dava üzerinde çalışırken oluşturduğun kişi. Hey. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | الشخص الذي تتحوّلين إليه عندما تعملين على قضيّة لا يوجدُ شيء يدعو للقلق |
| Bunu her sene yapar. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | نعم , انه يفعل هذا كل سنة لا شيء يدعو للقلق |
| Profesör'ün aile doktoru olarak Endişelenecek bir şey olmadığını söylemeliyim. | Open Subtitles | ...كطببيب لعائلة الاستاذ أستطيع القول أن لا شيء يدعو للقلق |
| Gündüz paraşüt kullanacak olmamız dışında, Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هناك شىء آخر نقلق بشأنه ليس لدينا ما يدعو للقلق |
| - Her şey iyi. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | الأمور على ما يرام لا يوجد شيء يستدعي القلق |
| Endişelenecek bir şey yok. Ailen sadece kurbanın bir dostu. | Open Subtitles | لا شيء يدعو للقلق فوالديكَ مجرّد صديقين للضحية |
| Tipik Donanma bürokrasisi. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | قوانين البحريّة الطبيعيّة لا شيء يدعو للقلق |
| Endişelenecek bir şey yok. Sadece bir yanlış anlaşılma. | Open Subtitles | لا شيء يدعو للقلق بشأنه، انه سؤ فهم فحسب |
| Hayır, hayır, merak etme, Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | أوه ، لا ، لا ، لا ، لا يوجد شيء يدعو للقلق |
| Prosedür gereği size birkaç basit soru sormalıyım. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | دعني أسألك بعضُ الأسئلةِ البسيطة، مُجرد إجراء ، لا يوجد شيء يدعو للقلق. |
| - Endişelenecek bir şey yok 637. Küçük bir türbülanstan kaçınmanızı sağlamaya bakıyorum sadece. | Open Subtitles | لا شيء يدعو للقلق يا 637، فقط أريدك أن تتجنب بعض الإضطرابات. |
| Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | يا رفاق هذه مجرد اضطرابات عادية لا شيء يدعو للقلق. |
| - Robin Endişelenecek bir şey olmadığından eminim... | Open Subtitles | لا تستطيع أن تفعل ذلك. روبن، وأنا واثق من هو شيء يدعو للقلق. |
| Tsu-Tsu burada, Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | تشا تشا مادامت هنا فليس لدينا ما يدعو للقلق |
| - Her şey iyi. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | الأمور على ما يرام لا يوجد شيء يستدعي القلق |
| Bekle, Endişelenecek bir şey var mı? | Open Subtitles | يابرنس مهلا . يا مان هل من شئ يدعو للقلق ؟ |
| Işıklar otomatiğe bağlanmış. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | الإضاءة تحت التحكم الآلي لا شيء يدعوا للقلق |
| Emin ol Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | أعدك ليس لديك أي شيء لتقلقي بشأنه |
| Endişelenecek bir şey yok. Lütfen bu taraftan. | Open Subtitles | لا شيء يثير القلق اتبعوني، من فضلكم |
| Buna hazırsın. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | أنتِ مُستعدّة ، ليس هناك داعي للقلق لقد قمتِ بالإستعداد لهذا |
| Bana Endişelenecek bir şey olmadığını söyleme auran bunun tamamen zıttını söylüyor. | Open Subtitles | لا تخبريني أنه ما من داع للقلق. لأن عينك تخبرني العكس تمامًا. |
| - Endişelenecek bir şey değil. | Open Subtitles | لا شيء لتقلقوا من أجله |
| Endişelenecek bir şey olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | .لقد اخبرتك لايوجد شيء للقلق بشأنه |
| Sahnede istekli göründükleri sürece, Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | طالما هو حار على المسرح فلا شيء للقلق حوله |
| Artık iyiyim, Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | حسنا ,انا جيد الآن ,لا شئ لنقلق منه |
| Endişelenecek bir şey olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | أخبرتُك ليس هناك شيء تقلق حوله. |
| Endişelenecek bir şey yok, bebeğim. | Open Subtitles | ليس هناك شيء لتقلقي بشأنه , عزيزتي |