| Onları iyonik enerjiden yapılmış bir tür kalem hücresine yerleştiriyor. | Open Subtitles | كلوي تُسخرها لتضع هؤلاء الأطفال في سجن من الطاقة الأيونية |
| Fakat körükleri bastırmak için gereken kuvvet, rüzgar değirmeni tarafından üretilen enerjiden yüksekti. | Open Subtitles | ولكنّ القوة التي يحتاجها المنفاخ، كانت أكبر من الطاقة التي تنتجها الطاحونة الهوائية |
| enerjiden sorumlu bakanını çok seviyor-- hatta oyunu da ona verdi. | TED | ان الطاقة ستتوفر للجميع .. انها سعيدة لانها صوتت لهذه البطلة .. |
| Ancak bu Güneş'in 250,000 yılda yayacağı enerjiden daha fazla enerjiyi serbest bırakır. | Open Subtitles | لكنها تُصدر طاقة أكثر مما تصدرها الشمس في أكثر من 250 ألف عام |
| Bu çok da iyi bir şey değil, çünkü enerjiyi içeriye gönderen lazer enerjisi elde edilen enerjiden daha fazlaydı, ama yine de iyiydi. | TED | الآن، هذا ليس جيدا بما يكفي، لأن ذلك الليزر الذي تضع تلك الطاقة داخله كان أكثر طاقة من ذلك، لكنه كان جيدا. |
| Milyonlarca yıldır Kıdemlilerin yaşam kaynağı olan enerjiden yararlanmak için bilimi uygulayalım-- güneşten. | TED | ودعونا نطبق العلم لتسخير الطاقة التي تزود بها الأجداد منذ ملايين السنين... الشمس. |
| Nükleer enerjiden kişi başına 16 ampul elde etmek için haritadaki mor noktaların her birinden 2 gigavat gerekir. | TED | الطاقة النووية، للحصول على 16 مصباح كهربائي للفرد ستحتاج 2 غيغاواط لكل نقطة بنفسجية على الخريطة |
| gereken enerjiden fazladır. 2 terawatt saat, tahminen | TED | 2 تيراواط ساعة، تقريبا يساوي نصف ما أنتجته صناعة الطاقة الشمسية في الولايات المتحدة العام الماضي |
| 2020 itibariyle, işletme olarak harcadığımız enerjiden daha fazla yenilenebilir enerjiyi üreteceğiz. | TED | بحلول عام 2020، سننتج المزيد من الطاقة المتجددة مقارنة بالطاقة التي نستهلكها بشكل تجاري. |
| O marul içine katılan etkilerin hepsi sistemden kayboldu, bu da buzdolabından kaybedilen enerjiden çok daha büyük bir çevresel etki demektir. | TED | جميع تلك الاشياء الموجودة في الخس تضيع من النظام , و الذي يجعل هذا مؤثر اكبر في البيئة من ضياع الطاقة من الفريزر |
| Bu enerjiden tasarruf eden aileler için geleceklerini garantilemede bir fırsat. | TED | هذه هي فرصة الأسر لاستخدام مدخرات الطاقة لدعم مستقبلهم. |
| Üçü, beşi bir kenara bırakın, iki işi aynı anda yapacak enerjiden yoksunuz. | TED | ببساطة، تنقصنا الطاقة للقيام بأمرين في وقت واحد ناهيك عن ثلاث أو أربع أمور. |
| büyük versiyonlarıdır. Her dalga gibi çukuru ve tepesi vardır ve içeriği hareket eden su değil, su içerisinde hareket eden enerjiden oluşmaktadır. | TED | من موجات منتظمة. لديها نفس الحوض والقمة، ولا تتكون من حركة المياه، إنما من حركة الطاقة خلال المياه. |
| Bunun büyük bir kısmı fosil yakıtların temiz enerjiden daha hızlı arttığıdır. | TED | حسناً، الجزء الكبير من هذا هو ببساطة أن الوقود الأحفوري في تزايد أسرع من الطاقة النظيفة. |
| Ardından, turizmden balıkçılığa, yenilenebilir enerjiden üretime, ekonomimizin çeşitlendirilmiş alanlarında yatırımları çekeceğiz. | TED | ومن ثم سيجذبون الاستثمار في مجالات متعددة لاقتصادنا، من السياحة إلى صيد الأسماك ومن الطاقة المتجددة إلى التصنيع. |
| Fosil yakıtlardan elde edilen enerjiden güç alan. | TED | وتمد عملية التصنيع الطاقة المستمدة من الوقود الحفري |
| Koyduğunuz enerjiden daha fazlasını alamazsınız. | TED | لا يمكنك الحصول على طاقة أكثر مما أدخلت. |
| Yaşamı desteklemeye yetebileceğini düşündüğümüz enerjiden daha az ama şaşırtıcı ve güzel bir şekilde bu yeterli geliyor. | TED | وتعد هذه طاقة أقل مما كنا نظن أنه سيكون كافيًا للحياة، لكن بطريقة ما، مدهشة وجميلة، هي كافية. |
| Var olan her şey bir tür enerjiden oluşur, anladınız mı? | Open Subtitles | هل تصور هذا؟ كل شيء مصنوع من طاقة حية، حسناً؟ |
| Her ne kadar denedilerse de atomu parçalamak için gereken enerji çıkan enerjiden hep daha fazla oluyordu. | Open Subtitles | ورغم محاولتهم جاهدين، فقد تطلّب الأمر طاقة لتحطيم ذرّّة أكثر من تحرير طاقتها. |