| Oshea daha ergenken Mary'nin tek oğlu olan Laramiun Byrd'ü bir çete çatışmasında öldürdü. | TED | فقد قتل أوشي وهو مراهق ابن ماري الوحيد لاراميون بير في مشاجرة عصابات. |
| Beyaz Saray'da bir bir ergenken bile benimle yatmak istiyordun. | Open Subtitles | منذ أن كنت مراهق في البيت الأبيض |
| Daha ergenken hapse ilk ben tıkmıştım bunu. | Open Subtitles | لقد أعطيته أول عقوبتين حينما كان مراهق |
| Henüz ergenken, yeme bozukluğu yüzünden burada hastanelik olmuştu. | Open Subtitles | كمراهقة ، كانت تدخل إلى المستشفى للمعالجه مع إعتلالٍ في الأكل |
| MIT'nin sloganı, yalnız bir ergenken benim de sloganım olan "Akıl ve el"dir. | Open Subtitles | "شعار المهد التكنولوجي هو "العقل واليد مما يصدف أنه كان شعاري وأنا مراهق كذلك |
| Aidan sorun yok der tabii, çünkü o ergenken bira sudan daha emniyetliydi. | Open Subtitles | نعم, (أيدين) كان بخير معه, لأنه عندما كا مراهق, كانت البيرة أكثر أماناً من الماء. |
| Ben bir ergenken, üstümde baskı vardı. | Open Subtitles | لقد كنت مراهق أتفهم الضغط |
| Evet, ergenken tehlikeler içinde yaşadım. | Open Subtitles | -أجل، مراهق عاش للخطر . |