| Volkanik aktivite, topraktaki donmuş suyu eritebilir, mineral ve gıda döngüsünü sağlayıp, hayatın oluşması için elverişli koşulları sağlayabilir. | Open Subtitles | يمكن للنشاط البركاني أن يذيب المياه المتجمدة في التربة ويعيد دورة المعادن والمواد المغذية خالقاً ظروف مناسبة لوجود الحياة |
| Pekâlâ, sanırım onu Teslamla vurabilirim. Balmumunu eritebilir. | Open Subtitles | أعتقد أني أستطيع اصابته بمسدسي_ هذا من شانه أن يذيب الشمع_ |
| Bir anda kemiklerindeki tüm etleri eritebilir. | Open Subtitles | سوف يذيب اللّحم عن عظامك في غمضة عين |
| - Ne çeşit bir asit vücudu eritebilir? | Open Subtitles | أي نوع من الأسيد يذيب الجثة ؟ |
| Ama donmuş bir kalbi ancak gerçek bir aşk eritebilir. | Open Subtitles | لكن يمكن فقط لبادرة حبّ حقيقيّ أن تذيب القلب المجمّد |
| Bu gamzeler bir Eskimo kulubesini bile eritebilir. | Open Subtitles | هذه الإتسامه قد تذيب الجليد |