| Bu mağaralar eriyerek buzun içinde kendi yolunu açıyor, yağmur damlalarını tavandan zemine doğdu damlayıp son bulan, eserleri yaratıyor. | TED | وهذه الكهوف تتشكّل و تذوب في الجليد، و تجعل هذه الآثار تمطر من السقف و تسقط إلى أرضية الكهف، حيث نجدها. |
| Bir zamanlar yaşadığımız yer olan bu yer eriyerek Güneş tarafından yutulması uzun sürmeyecektir. | Open Subtitles | الأرض الجدباء التي حرقتها الشمس منذ زمن طويل، والتي كنا نعتبرها وطنا لنا، تذوب الآن وتبتلعها الشمس. |
| Havaların ısınmasıyla birlikte, çok büyük buz kütleleri eriyerek kayboluyorlar. | Open Subtitles | مع الإرتفاع الحراريّ، تذوب قطع ضخمة من الطوف الجليدي |
| İronik olan, buzulların hızla eriyerek görkemli şelalelerini oluşturmaları. | Open Subtitles | :و يُقالُ تهكماً كلما ذاب الجليد بسرعةٍ أكبر كلما كان سقوط مائه أعظم |
| Sanırım şu şey, eriyerek eldivenine yapışmış. | Open Subtitles | يبدو وكأنه شيء من ذاب في قفازه. |
| Yazla beraber 24 saat güneş ve eriyerek değişen bir yeryüzü yapısı gelir. | Open Subtitles | يجلب الصيف 24 ساعة من ضوء النهار... و الذوبان يغير شكل المنظر الطبيعي... . |
| Yazla beraber 24 saat gunes ve eriyerek degisen bir yeryuzu yapisi gelir. | Open Subtitles | يجلب الصيف 24 ساعة من ضوء النهار... و الذوبان يغير شكل المنظر الطبيعي... . |
| Avrupa büyüklüğünde deniz buzulu eriyerek altındaki zengin suları açığa çıkarır. | Open Subtitles | تذوب مساحةٌ من جليد البحر ،بحجم قارة أوروبا مُبديةً المياه الغنية أسفلها |
| Avrupa büyüklüğünde deniz buzulu eriyerek altındaki zengin suları açığa çıkarır. | Open Subtitles | تذوب مساحةٌ من جليد البحر ،بحجم قارة أوروبا مُبديةً المياه الغنية أسفلها |
| Size kar topunu elimde tutmanın, beni nasıl cezbettiğini anlatamam. Soğukluğun yanan cildim üzerinden taşması, tüm bunlar bir mucize, onun eriyerek suya dönüşmesi ise bir büyüydü. | TED | لاأستطيع أن أخبركم عن البهجة التي شعرتها حاملاً إياها في يدي والبرودة تقطر على جلدي المحترق والمعجزة الأكبر السحر وأنا أشاهدها تذوب وتتحول إلى ماء |