| Milletimizin güvenliği önceliğimizdir. Zirveyi ertelemeliyiz. | Open Subtitles | نحن بحاجة إلى تأجيل الإجتماع، وجعل حماية أمتنا أولويتنا |
| Maalesef, bu küçük yemeği başka bir zamana ertelemeliyiz. | Open Subtitles | للأسف، سيتعيّن علينا تأجيل عشائنا الصغير لوقت آخر ماذا؟ |
| Biliyor musun, düşünüyordum da. Belki de onlara söylemeyi ertelemeliyiz. | Open Subtitles | هل تعلمين، أنا أفكر ربما يجب علينا أن نؤجل إخبارهم |
| Bilmem, ama kendini iyi hissetmiyorsan belki de bunu ertelemeliyiz. | Open Subtitles | لا أعرف ولكن إن كنت تشعر انك لست بخير ربما يمكننا أن نؤجل هذا |
| Beni dinlemiyorsun. Çekimleri ertelemeliyiz. | Open Subtitles | أنت لا تصغي عليك أن تؤجل التصوير |
| Tanıklarla konuşmayı ertelemeliyiz. | Open Subtitles | سنؤجل الحديث معهم |
| Aslında düşünüyorum da belki de şu içki muhabbetini biraz ertelemeliyiz. | Open Subtitles | تعلمين، أنا كنت أفكر ربما علينا إعادة جدولة موعد العشاء |
| Zhang Ian hasta, kuzeye yolculuğunu ertelemeliyiz | Open Subtitles | "زانغ لان" مريض. علينا تأجيل سفرته إلى الشمال |
| Belki de semineri, hepimizin burada olduğu bir tarihe ertelemeliyiz. | Open Subtitles | ربما علينا تأجيل هذه, -حتى, حتى نكون جميعنا هنا . |
| Sanırım yemeği biraz ertelemeliyiz. | Open Subtitles | أنا أعتقد أنه ربما علينا تأجيل الحزب. |
| Ayrıca münazarayı ertelemeliyiz. | Open Subtitles | أظن أن علينا تأجيل المناظرة |
| - Sunumunu ertelemeliyiz. | Open Subtitles | علينا تأجيل تقديمك |
| Çamaşır yıkamakla meşgul gibisin. Belki de film gecesini başka bir haftaya ertelemeliyiz. | Open Subtitles | أنت مشغولة بغسل الملابس ربما نؤجل ليلة الأفلام لأسبوع آخر |
| Onun sesini tekrar duyabilmemin tek yolu bu. Tartışmayı ertelemeliyiz. - Çok şirinsiz. | Open Subtitles | إنها الطريقة الوحيدة كي أسمع صوته مرة أخرى يجب أن نؤجل المناظرة |
| İfadeler Perşembe gününe teyit edildi ama ertelemeliyiz. | Open Subtitles | تم تحديد موعد الإدلاء بالإفادة يوم الخميس لكن علينا أن نؤجل |
| Bunu önümüzdeki haftaya ertelemeliyiz. | Open Subtitles | يجب ان نؤجل الأمر حتى الأسبوع القادم |
| Bilmiyorum. ertelemeliyiz. | Open Subtitles | أنا لا أعرف، فنحن يجب أن نؤجل ذلك |
| Dinlemiyorsun, çekimleri ertelemeliyiz. Projeyi durdur, bu akşam denize açılamayız. | Open Subtitles | أنت لا تستمع لى يجب أن تؤجل التصوير |
| Kalkışı ertelemeliyiz. | Open Subtitles | يجب ان تؤجل الانطلاق |
| - Chesapeake'i ertelemeliyiz o zaman. - Üzgünüm. | Open Subtitles | "سنؤجل الرحلة إلي "تشيسابيك |
| Sanırım biz düğün yemeklerinin tadına bakmayı ertelemeliyiz. | Open Subtitles | أعتقد علينا إعادة جدولة موعد تذوق الطعام غداً |
| - ertelemeliyiz. - Etkisi olmaz. | Open Subtitles | - يجب علينا إعادة جدولة هذا |