| Kanlarını nasıl akıttığı belli oldu. Kurbanları et gibi asıyor. | Open Subtitles | هكذا يستنزف دمائهن يعلّقهن بالمقلوب كاللحم |
| Birkaç gün geçtikten sonra kokulu ampulün bozulmuş et gibi koktuğunu duydum. | Open Subtitles | سمعت أنه بعد بضعة أيام يصدر من المصباح رائحة كاللحم العفن |
| Hep deniz ürünlerinden yemek hazırlardı böylece onları et gibi pişirmeye gerek kalmıyor. | Open Subtitles | سبب استخدام الطعام البحري في الوصفة هو أنه لا يحتاج إلى طبخ؛ كاللحم البقريّ مثلا |
| Bu konuda başarılı olabilirsek eğer, bu et gibi diğer tüketim biyo-ürünlerimizi yüzeye daha da yaklaştırıyor. | TED | إن كان بإمكاننا النجاح هنا فإن المنتجات الحيوية الإستهلاكية الإسهلاكية الأخرى مثل اللحم سيزيد الإقبال عليها. |
| Müvekkiliniz ölüleri parçalayıp organlarını et gibi satıyordu. | Open Subtitles | موكلتك كانت تذبح الموتى و تبيعهم كأجزاء مثل اللحم |
| Aynı zamanda derinin üretimi tekniksel açıdan et gibi hayvansal ürünleri yetiştirmekten daha kolay. | TED | زراعة الجلد أيضا أبسط من الناحية التقنية من زراعة المنتجات الحيوانية مثل اللحوم. |
| Bağırsaklarım ve göt deliğim çiğ et gibi. | Open Subtitles | بلدي ... بلدي الشجاعة وبلدي الأحمق هي مثل اللحوم النيئة. |
| Şimdi et gibi kızarın, sizi birinci sınıf domuzları! | Open Subtitles | ! والآن تقلبن كاللحم في المقلاة أيتها المستجدات |
| Yumuşak et gibi aynen tellerin arasından yumuşak et gibi tellerin arasından geçiverirsin. | Open Subtitles | كاللحوم الناعمـة ياصاح مباشرةمنخلالها... سوف يتم سحـقك من هناك كاللحم الناعـم |
| Yumuşak et gibi... | Open Subtitles | كاللحم الناعم مباشرة من خلال السياج |
| Benden geliyor. Bozuk et gibi kokuyorum. | Open Subtitles | أنه أنا رائحتى كاللحم العفن |
| Ete benziyor. Tadı et gibi. | Open Subtitles | يبدو كاللحم, طعمه كاللحم |
| Bu bisküvilerin tadı et gibi. | Open Subtitles | طعم هذه الكعكة كاللحم |
| Böylece bayat ama leziz et gibi görünmeyecekler. | Open Subtitles | حتى لا يبدو كاللحم القديم |
| Bozuk et gibi kokarlar. | Open Subtitles | رائحتهم كاللحم الفاسد |
| Tuck,pancar gibi olmuşlardı. Sanki kanlı et gibi görünüyorlardı. | Open Subtitles | (تاك)، استفدنا مِنْ توت العلّيق هذا بدا كاللحم المدمّى |
| Ted ortalarda yok, ve az önce kokulu ampullerin, üç gün açık halde bırakılırsa bozulmuş et gibi koktuklarını farkettim. | Open Subtitles | تيد إختفى ولقد إكتشفت للتو أنك ِ لو تركتي المصباح المُعطر يعمل لمدة ثلاثة أيام ، ستبدو رائحته مثل اللحم النتن |
| Bazı şeyleri daha fazla isteyecek. Teni et gibi kokmaya başlayacak. | Open Subtitles | سوف تريد شيء آخر، وتصبح رائحة الجلد لها مثل اللحم |
| Aynı dolaptaki et gibi. | Open Subtitles | مثل اللحوم في ثلاجتك |
| et gibi. | Open Subtitles | مثل اللحوم |